Neoma

45 10 19
                                    


Tik tak, tik tak... Saatten gelen ses şu anda kesinlikle sinir bozmaya yetiyordu. İnsanlar etrafta koşuştururken toz bulutları yükseldi. Kâbuslar Şehri'nin o, kendine has karma kokusu, oluşan patlamayla birlikte dağılmıştı. Patlama, binaya herhangi büyük bir zarar vermemişti ancak çevredeki binalar için aynı şey söylenemezdi.

Dükkana gelenlerin yaralarıyla ilgilenirken kafamı kaşıyacak vakti dahi bulamamıştım. Şu an kimse iyi hissetmiyordu, normaldi. Ellerimin titremesine mani olsam da çatık kaşlarım için bir şey yapamıyordum.

Ben, Neoma Dolores, son ana dek burada kalıp savaşmaya hazırdım. Böylesine küçük bir patlama yüzden korkacak değildim fakat acil müdahale için bile geç kalınan Gece Hilebaz'ı adına bir şey yapamamıştım. İşte en çok canımı yakan kısım tam da burasıydı. Yıllarca benim gibi sesini kaybetmiş bir kızla konuşan yalnızca birkaç kişi vardı ve şimdiyse onlar arasında patrondan sonra bana en çok destek olan kişi bu hayata veda etmişti. Nasıl iyi olacaktık ki?

Güya insanların iyileşmesine yardım ediyordum, o halde neden değer verdiğim birisi için elimden hiçbir şey gelmemişti? Neden dışarıya çıkmadan önce onu durdurmamıştım? Yeni tariflerini denemem için ısrar eden, bana kendimi nasıl savunmam gerektiğini öğreten, üzgün olduğumda benimle şakalaşıp keyfimi yerine getirecek başka birisi olacak mıydı? Hayır, hiç sanmıyorum.

Ren'in, Zaina'yı getirmesinin üstünden yaklaşık iki saat geçmişti. Kâbuslar Şehri bugün misafir kabul etmiyordu. Ren, Reyna'yla konuşmuş olsa gerek çünkü bizim de dışarıya çıkmamız şimdilik yasaklanmıştı. Zaina'nın ölümünden bağımsız olduğunu düşünsem de, bundan sonra hiçbir şekilde oyunlara giremeyeceğimiz söylenmişti. Her zaman gürültülü olan bu yere çok derin bir sessizlik çökmüştü. Her fırsatta eğlence için birbirine sataşan çalışanlar ve dükkan sahiplerinden de en ufak bir çıt çıkmıyordu. Buranın aksine dışarıda büyümekte olan dedikoduları hayal edebiliyordum. Böyle şeyler saman alevi misali büyürdü, ne var ki düşmanımız çoktu ve zayıf düştüğümüzü görmek için can atıyorlardı.

Zaina... Anlayamıyorum. Gece Hilebazı nasıl bu şekilde ölebilirdi? Neden bir seri katil tarafından öldürüldü? Neden en başta kurban olarak Zaina'yı seçmişti ki? Onu bir yakalasak! Ölmek için yalvaracağı anda dahi onu rahat bırakmazdım.

"Neoma! Ayakta uyuyacak zaman mı? Sıradaki görevliyle ilgilen çabuk."

Yaşlı Luther elindeki sargı bezlerini bana doğru sallarken silkelenip kendime geldim. Bir yandan onun dediklerini yapmaya çalışıyor diğer yandan da etrafta dolaşan bu seri katilin geceleri nasıl uyuyabildiğini sorguluyordum. Bunca yıl Kâbuslar Şehri gibi bir yerde çalıştıktan sonra, özellikle de bu sokaklarda büyüdüğüm için elbette diğer suçluların zihin yapısını biliyordum ama bu, öfkemin kabarmasına engel değildi. Diğerleri için de ortada geçerli hiçbir mazeret yoktu. Bu delilik!

Duygularım iç içe geçmişken demir kapılardan biri hızla ve gürültülü bir şekilde açıldı. Reyna daha önce hiç görmediğim kadar donuk bir ifadeyle ilerliyordu. Birkaç kişi başına toplansa da onlara birkaç söz söyleyip yanlarından çabucak ayrılmıştı, uzak olduğum için konuşmalarını duyamamıştım ama tahmin etmesi zor değildi.

Birkaç dakika sonra Sorin'in de içeriye girmesiyle onun da etrafı sarılmıştı. Diğerlerinin merakını anlayabiliyorum fakat onların da bizden daha çok şey bildiğinden şüpheliydim.

Sorin, Reyna'nın aksine duygularını açık bir kitap misali gözler önüne seriyordu. Sarsılmak kelimesi kesinlikle eksik kalırdı. Sanki... Bunu nasıl tarif etmem gerektiğini bilmiyorum ama öfkeden ve belki de üzüntüden kafayı yemiş gibiydi. Emin değilim. Onların arasındaki bağı her ne kadar sevsem de asla anlayamamıştım. Yine de kesin olarak bildiğim bir şey varsa, o da Zaina'nın ölümünden en çok etkilenen kişinin o olduğudur.

Başlangıcın SonuWhere stories live. Discover now