Geri Sayım

36 8 21
                                    



Havayı dolduran gerginlik, karanlık bir bulut misali fabrikanın içini doldurmuştu. Paslanmış borulardan sızan su damlacıkları ara sıra kendini hatırlatıyordu. İçerisi de gittikçe soğuyordu, öyle ki Louis'in parmakları ve yüzü kıpkırmızı kesilmişti. Louis, burnunun akmaya başladığını hissederken bir Reyna'ya bir de Einar'a bakıyordu.

Einar derin bir nefes verip duygularının kontrolünü tekrardan eline aldı ve "Pekâlâ, en azından bu sefer yenmem gereken kişiyle yüz yüze görüşebildim. Daha büyük bir ordu gelmeden önce gitmek ister misin, yoksa beni öldürmek istercesine bakmaya devam mı edeceksin?" diye sordu.

Reyna, elindeki yelpazeyi çevirmeye başlarken hafifçe tebessüm etti. Yine de bakışlarındaki kararlılık ve tehdit havası hâlâ aynıydı.

"Gitmeden önce sormak istediğim bir şey var. Neden onca zamandan sonra karşıma dikildin? Neden Zaina'nın ölümünden sonra? Bir bağlantı olduğunu varsaymalı mıyım? Üstelik Kâbuslar Şehri'nin varlığından zaten haberdardınız. Savaş başlatmak için geçerli bir mazeretiniz var mı?"

Einar alay edercesine "Mazeret? Kurduğunuz düzenin ne gibi sonuçlar doğurduğu ortadayken bir de masum olduğunuzu mu iddia edeceksiniz?" dedi.

Yine de bu sözler Reyna'yı etkilememişti. Yerinden bir santimetre olsun kıpırdamadan ona doğru bakıyordu.

"Masum olduğumu hiçbir zaman söylemedim. Yine de yanlış bir şey de yapmış değilim. Ben, verdiğim hizmetten sorumluyum, müşterilerimin yaptıklarından değil. Herhangi bir açığımı bulmaya çalışacaksanız da buyurun lütfen, dilediğiniz kadar vaktiniz var. Gerçi, bana dokunamamanızın bir sebebi de tam olarak bu değil miydi?"

Einar, küçümseyen ifadesini bir an olsun saklama ihtiyacı hissetmeden "Ne dersen de. Yaklaşık bir ay sonra Kâbuslar Şehri diye bir yer kalmayacak. Mekanik Savaşçılar'ın görevi kötülüğü ortadan kaldırmak ve bunun için de ne yapmamız gerektiği aşikâr. Sadece doğru zamanı bekliyorduk, hepsi bu. Şimdiye kadar verdiğimiz süre için kendini şanslı saymalısın," diye karşılık verdi.

Reyna, Einar'ın sözleri üzerine gülmüştü. Karşısında duran kişinin kim olduğunu sanıyordu? Belki de durumu gerektiği kadar iyi kavrayamamıştı.

"Demek öyle. Peki, yine de sana ilk ve son olacak bir tavsiyede bulunmak istiyorum. Eğer karşı tarafa üstünlük sağlayacak kadar güçlü olduğunu düşünüyorsan, en azından yalandan uzak durmalısın. Bizimle savaşamayacak kadar zayıf olduğunuzu da, içinizdekilerin korkaklığı yüzünden bizden uzak durduğunuzu da elbette ki biliyorum. Aslında, savaş sebebiniz umurumda bile değil. Kâbuslar Şehri'ni ortadan kaldırmak mı? Bu ismin o binaya ait olduğunu düşündüyseniz sandığımdan daha safmışsınız. Kâbuslar Şehri'ni yok etmek istiyorsanız orada bulunan her insanı öldürmeniz gerekecek, aksi takdirde ne yaparsanız yapın, kazanan biz olacağız."

Einar da aynı özgüvenle öne doğru bir adım attı. "O halde söylediğin gibi yapacağım. Karşımda milyonlarca insan olsa bile durmayacağım. İntikam peşinde koşan yalnızca sen değilsin."

Bu cevap üzerine Reyna'nın gülümsemesi esrarengiz bir hal almıştı. "Senin intikamını oluşturan şey duyguların ama benimki bir sorumluluk, yapmak zorunda olduğum bir görev. Başka bir seçeneğim yok." Derin bir nefes alıp devam etti. "Birbirimize benzediğimizi söylemişlerdi, haklılarmış ama eksik kalan bir şeyler de var." Reyna sakince yürümeye başladı ve "Sen, geride bıraktığım bir parçam gibisin. Senin de seçim yapma zamanın gelecek. Eğer benimle aynı şekilde düşünerek hareket edersen evet, kesinlikle çok fazla ortak noktamızın olduğunu söylerim ama henüz değil. Hâlâ vermen gereken kararlar var Einar ve umarım, çok geç olmadan doğru cevaba ulaşırsın," diye ekledi.

Başlangıcın SonuWhere stories live. Discover now