Panik

35 9 32
                                    


Louis buharı tüten bardağa bakarken dalıp gitmişti. Tedirginliğin vücudunun dört bir yanında dolaştığını hissedebiliyordu ama dışarıdan da bir o kadar sakin görünüyordu. Calix sessizce gelip de onu korkutana dek tabii.

"Louis! Ne yapıyorsun?"

Louis olduğu yerde sıçrarken neredeyse yere düşüyordu. Gözlerini kocaman açmış bir vaziyette "Asıl sen ne yapıyorsun? Luna'yla hazırlık yapmayacak mıydın?" deyiverdi.

Calix etrafa öylesine bir göz atıp "Bahsettiğin şey iki saat önceydi. Neredeyse herkes dışarıdaki görev yerlerine geçti. Hâlâ burada durup ecelini mi bekliyorsun? Bugün ne olabileceğinin farkındasın değil mi?" dedi.

Calix ve onun dobralığı... Louis rahatsız olmuş bir tavırla kıpırdandı. Yine de Calix buna aldırış etmeden konuşmaya devam etti.

"Reyna işaret verene dek bizim yanımızda durman gerektiğini söyledi. Sonrasında yardımın gerekecekmiş. Gerçi bunu sana çoktan söylemiştir, değil mi?"

Louis duyduklarıyla, Reyna'nın sözlerinin kulaklarında çınladığını hissetti. Reyna, Louis'in savaştan mümkün olduğunca uzak durmasını istiyordu ama bir noktada onun yardımına ihtiyacı olduğunu da belirtmişti. Bu yüzden bir süreliğine de olsa savaş alanına çıkıp karmaşanın içine dâhil olmalıydı.

Louis, sayısını tam olarak bilmiyordu fakat belki de binlerce insanın Mekanik Savaşçılar'dan gelecek bir atak için günlerdir tetikte beklediğini biliyordu. Her birisini görmüş değildi ama yolda yürürken bile izlendiği hissine kapılmasından, Ren ve diğerlerinin bahsettiği grup sayısından ve hazırlanan strateji planlarından çıkarabileceği çok şey vardı.

Louis midesinin kasıldığını hissetti. Şu an normal biri gibi evinde oturup dersleri ve sınavları hakkında endişelenmeyi, hatta annesinin söylenmelerini dinlemeyi o kadar çok isterdi ki... Hazır olup olmadığından emin değildi fakat sonuç ne olursa olsun yine de buradaydı işte.

Annesi demişken... Louis'in istediği gibi hareket etmesinin en büyük sebebi, annesinin iş gezisine gidişiydi. Uzun süreli yolculuğunun haftaya biteceğini biliyordu. Ölmemeliydi ve yaralanmamalıydı. Yara alacaksa da haftaya annesinin geleceği zamana dek toparlanmalıydı, aksi takdirde olacakları düşünmek bile istemiyordu!

Bir aydan uzun bir süredir Kâbuslar Şehri'ndeydi ve sırf bu yüzden hiç olmadığı kadar hızlı bir şekilde yaşlandığını anlayabiliyordu.

Louis içinde bulunduğu konuşmaya odaklanmaya çalışırken gözlerini kırpıştırdı. Oturduğu yerden kalkıp omuzlarını dik tutmaya özen gösterdi.

Kural, ne hissedersen hisset ne düşünürsen düşün ama gardını indirme ve özgüveninden taviz verme. Zaina'nın ona öğrettiği ilk şeylerden biri de buydu. Louis gibi ürkek birisi için oldukça iddialı bir başlangıçtı ama Sorin sağ olsun bu problemi de halledebilmişti. Onunla yaşadığı her tartışmada çileden çıkacak gibi hissederken ürkek tavırlarını bir kenara atmak zor olmamıştı. Louis de bu işin sonucundan memnundu.

"Yolu göster, seni takip edeceğim."

Calix tatminkâr bir gülüşle "Ayak uydururken ölmemeye çalış," dedi.

İkisi de hızla çatıya yönelmişti. Luna onları bekliyor olmalıydı. Koskoca Kâbuslar Şehri'ni savunmak için binada yalnızca iki keskin nişancı vardı ve onlar da elbette ki Luna ve Calix'ti. Louis başta bunu tuhaf bulsa da durumu ondan başka yadırgayan birisi yoktu. O da zaten bir süre sonra sebebini kavramıştı.

Kısa bir süre önce buraya gelmiş olmaları bir yana, azıcık bir sürede bile olan biten her şeye ayak uydurmuşlardı. Yine de Louis, onlar hakkında nasıl bir fikre sahip olması gerektiğini çözememişti.

Başlangıcın SonuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin