Cenaze

1K 98 35
                                    

Jungkook

Sabah huzurla uyuyordum, Taehyung kollarındaydım. Ta ki telefon çalana kadardı tüm saadetim.

Yaklaşık bir saat kadar önce

Yazar'dan (Nise🧚🏻‍♀️)

Taehyung ve Jumgkook bir Cumartesi sabahındaydı. Kolkola girdikleri yatakta Jungkook'un tüm gece durmaksızın dönmeleriyle sarılmaları tuhaf bi' hal almıştı ama birbirlerinden hiç kopmamışlardı. En azından Taehyung yataktan düşmemişti.

Çalan telefon müziği ile Jungkook kafasını kaldırmış ve yeni uyandığı için hırıltılı çıkan sesiyle mırıldanmıştı.

"Şunu kapa, lütfen. Bugün Cumartesi, okul yok. Azıcık daha uyuyalım."

Taehyung şişmiş gözleri ile telefona uzanmış ve eline almıştı. Jungkook'un telefonu çalıyordu. Ama bu alarm sesi değildi. Ekranda görünen bilinmeyen numara yazısını zorla okumuştu Taehyung.

"Yıldızım, biri arıyor. Bilinmeyen numara."

Jumgkook dağınık saçları ile kafasını Taehyung'un göğsünden kaldırmıştı.

"Açar mısın?" Taehyung telefonu açtığında bir kadın sesi duyulmuştu.

"Günaydın efendim, Jeon Jungkook ile mi görüşüyorum?"

"Evet."

"Sizi hastaneden arıyorum. Üzücü haberi bildirmek yükümlülüğündeyim. Babanız bay Jeon, hastanemizde geçirdiği süreçte sabahın erken saatlerinde kalp krizi geçirmiş ve vefat etmiş. Başınız sağolsun." Ardından Taehyung birkaç şey söylemiş ve konuşmayı sonlandırmıştı.

Jungkook hemşire olduğunu tahmin ettiği kadının söylediklerini boş bir ifade ile dinlemişti. Ne zaman hastaneye yatışının gerçekleştiğinden bile haberdar değildi. Gözlerini kırpıp derince yutkunmuştu.

Taehyung endişe ile Jungkook'un suratına bakıyordu. Hiçbir tepki vermemesi korkutmuştu onu.

"Güzelim, iyi misin?"

"Taehyung, ben... Gamsız mıyım?" Taehyung şaşırmıştı bu soruya. Anlam verememişti.

"Nasıl yani güzelim?"

"Babam yani biyolojik olarak babam öldü. Ama ben ne düşüneceğimi bile bilmiyorum. Üzülsem gamsız, sevinsem hayırsız olacağım. Yaptıklarını örtbas edeceğim."

"Jungkook, ne hayırsız olursun ne de gamsız. Sen olursun. İçindeki duyguları yaşarsın. O adam sana doğru dürüst bakmadı. Sadece kendi istek ve doğrultuları yönünde yöneltti seni. Evet, belki cenazesine gidersin, anarsın onu. İstersen gitmezsin, kimse bir şey diyemez sana. Engel olurum."

Jungkook içindeki korkuyu yenmiş ve cenazeye gitmek istediğini söylemişti. Pazar günü yapılacak cenaze için içinde herhangi bir duygu kırıntısı olmasa da yine de gidecekti. Yaşadıkları az değildi, hayatını mahvetmişti. Her babanın bir ideali vardı, ama bunu çocuklara dayatmak gelecekte yetişkin olacak çocuğun hayatını mahvediyordu.

O gün boyunca pek konuşmamıştı, Jungkook. Taehyung endişe ediyordu bu durumdan, endişelendiği şey tekrardan eski korkulara sahip olmaya başlamasıydı. Jungkook'un da Taehyung'la aynı dönemde psikoloğu gittiği ve tedavi olduğu bir dönem vardı. Babasının ölümü bu durumu yine tetikler miydi?

Neşesiz, tatsız, tuzsuz geçen bir günün ardından yatağa yattıklarında Jungkook derin düşünceler içinde uyumuştu. Taehyung ise boş geçen gününün eksiğine sarmıştı kollarını sımsıkı.

Pazar günü (Bir gün sonra)

Cenaze gerçekleşmişti. Junghoon ve Jungkook ön saflarda duruyorlardı. Babalarının cesedinin gömülmesini izleyen iki kardeş... Jungkook kafasını Junghoon'un göğsüne gömdü ve iç çekerek ağlamaya başlamıştı. Junghoon kafasını kaldırdı ve nedenini sordu kardeşine.

"Bitti mi eziyetim? Gitti başımdaki dert, değil mi?"

Junghoon, Jungkook'un sarfettiği cümlelere hiçbir kızgınlık duymuyordu. Küçük kardeşinin çektiği acıları bilirdi ama anlayamazdı. Herkes herkesin acısını bilebilir ama herkes herkesin acısını anlayamazdı.

...

Aradan geçen günlerde Jungkook'un ruh hâli daha iyi bir hal almıştı. Okula gitmediği 3 günün ardından Perşembe sabahı uyanıp Taehyung'a okula gitmek istediğini söylemiş, ısrar etmiş ve okula gidip tüm gününü Jimin, Hoseok ve Seokjin ile geçirmişti. Hâlâ arada bir ona laf atan insanlara karşı hiçbir şeyi artık takmıyordu. Evet, hâlâ ona laf atana bazı kişiler vardı ama bunu Delta etraflarda yokken veya yalnızken yapıyorlardı. Bir süre önce ne kadar taktığı tüm laflar -hiç birini Taehyung'a söylemedi- artık onun için önemsiz kılınmıştı.

Babasının ölümü ruhunu özgürleştirmişti. Yıllarca yüreğinde kelepçelenmiş ve ağzına bir bağ geçirilen, karanlıktan kör olan ruhu aydınlığı bulmuştu.

&

Sırf varya şu öldün diye yazdım bu bölümü. İçime su serpildi.

Yarın ne geliyo' biliyo'nuz mu? Nereden bileceksiniz tabii LFBSLSNŞDJLEND (Komik lan?)

Ne demiş Süleyman Soylu:
OHHHHHĞĞĞĞĞĞHĞHĞHĞĞHĞ

Oy sınırı yohtir, yarın bölüm geliyah

Nise💙🦋

already, i'm hurt.Where stories live. Discover now