0.3

22.4K 1.8K 1.9K
                                    

Yemek kağıdına sarılı sandviçimin ucunu ısırdığımda bakışlarım basketbol sahasındaydı. Bugün basketbol turnuvası olduğu için tüm okul tribündeydi. Açıkçası pek ilgilenmediğim için sınıfta oturup test çözmek istemiştim ama hocalar izin vermemişti. Bu nedenle yemeğimi dahi tribünde yiyordum.

Özel Saraçlıgil Koleji birnevi tüm ailelerin rüyasıydı. Üniversite sınavında derece yapanların çoğu bu okuldan mezundu. Çünkü okul çok disiplinli ve programlıydı. Bu nedenle öğrencilerin başarısız olma şansı çok azdı. Okul yönetimi başarısız olmamıza izin vermiyordu zaten. Kendi adıma çalışkan bir öğrenci olsam dahi buradaki yoğun program nedeniyle daha fazla çalışmaya ihtiyacım vardı.

Hava güneşli olsa da serin rüzgar her vurduğunda içimin ürperdiğini hissediyordum. Kansız olmamdan kaynaklı ellerim hep soğuk olurdu. Tıpkı şimdiki gibi. Fakat sandviçimi yemek için ellerimi kullanmam gerekiyordu. Bu nedenle soğuğu duymazdan gelmeye çalıştım.

Basketbol sahasında ısınan takımlara bakıyordum bir yandan da. Oktay Melih'e gözüm kaydıkça yüzümü buruşturmadan edemiyordum. Hayatımda gördüğüm en itici insan olabilirdi.

En acısı da böyle kötü insanların hayatlarının çok güzel olması ve hep şanlarının yaver gidiyor oluşuydu sanırım.

Oktay Melih on dokuz yaşındaydı. Bildiğim kadarıyla liseye kadar Avustralyada kalmış teyzesinin yanında. Daha sonra liseyi babasının okulunda okumak için İstanbul'a gelmiş. Türkçesi bizimki gibi değildi. Aksanı kayıyordu bazen.

Ailesinden ve ülkesinden uzakta yetiştiği için mi böyle merhametsiz bir insandı düşünmüyor değildim. On ikinci sınıfa başlayalı üç ay olmuştu. Üç aydır benimle uğraşıyordu. Geldiğim ilk günden beri hem de. Ona ne yaptığıma dair hiçbir fikrim yoktu. Sanırım aşağılık kompleksi benim üzerimde üstünlük sağladığında tatmin oluyordu. Herkese zorbalık yapıyordu aslında ama bana karşı özellikle yapıyordu.

Omuzlarımı düşürdüm ekmeğimi çiğnemeye devam ederken. Sanırım Bulut haklıydı. O kadar ürkek ve korunmasız duruyorsun ki insan sana uyuz olmadan edemiyor. Ezik bir tipin var ve yanlış anlama ama senin gibiler ezilmeye mahkumdur dostum.

Aynı böyle demişti Bulut bana. Eski okulumdaki arkadaşımdı Bulut. Onu severdim. Açık sözlü ve bazen kırıcı olabiliyordu ama başkası bana laf etse hemen karşı atağa geçirdi. O Bulut ve ben de Yağmurdum. Güzel bir tesadüftü ikimizin isimlerinin böyle ahenkli olması. Böyle düşünürdük hep. Onu özlemiştim.

"Başladı mı?" Ulaş yanıma gelip oturduğunda bacaklarımı birbirine bastırdım.

"Yok, daha değil." dedim.

Ulaş'ın maddi durumu iyiydi. Onunla üç aydır hiç yemek yememiştik yemekhanede. Hep ısmarlamak istiyordu ama ben mahçup olduğum için kibarca reddediyordum. Bursumuz yemekhaneyi ve okul içindeki bazı bölümleri kapsamadığı için yararlanamıyordum. Zaten aylık okulun verdiği burs parası çok cüzi miktardı. Onu da eve veriyordum. Beslenmemi hep evden hazırlardım. Gocunmuyordum bundan. 

Ekmeğim bittikten sonra sahaya çıkan pon pon kızları gördüm. Hepsi Melih'in yanına gidiyorlardı. Hepsinin tek derdi onun dikkatini çekmekti. Gözlerimi devirdim. Kızlar neden kendilerini o aşağılık herif için küçük düşürüyorlardı? Zengin olması en büyük etkendi tabii. Bir de maalesef kimilerine göre yakışıklı oluşuydu.

Bu tarz insanların nasıl olurda her şeyleri dört dörtlük olurdu? Ne günah işlemiştim? Kötü insanların her şeyi iyiyken benim gibi mütevazı hayatı olan insanların hayatları neden hep yarım yamalaktı? Sanırım bunun için hep kırgın olacaktım.

ZORBA | BXBHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin