0.8

17.7K 1.7K 851
                                    

Kış mevsimine girmemize rağmen geçtiğimiz günlerde hava güneşli ve sıcaktı. Gerçi İstanbul'un havası tuhaftı. Sürekli değişiyordu ve buna ayak uydurmak bazen zorlaşıyordu. Hele ki benim gibi oldukça uzak bir yerden gelen biri için.

Evden çıktığımda yağmur yağmıyordu. Hava durumuna baktığımda da gün içerisinde göstermiyordu fakat ben güneşin sabah sekizde bile yeni yeni çıkmaya başladığı bu şehirde sabahın beşinde yollara koyulmuştum. Yoldayken yağmura yakalanmıştım ve şu an ıslak bir şekilde okul binasından içeriye giriyordum.

Koşar adımlarla merdivenleri çıktım ve sınıfın önüne geldim. Biraz yağmur yağsa bile trafik hemen felç oluyordu bu şehirde. O yüzden geç kalmıştım biraz.

Sınıf kapısının camlı bölmesinden hocanın sınıfta olduğunu gördüğümde ofladım. Nefret ederdim topluluğa bir anda girmeye. Şimdi kapıyı çalıp içeriye girsem herkes sessizce bana bakacaktı. Bu histen nefret ediyordum. Bu küçücük şeyi bile yapacak cesaretim olmaması beni oldukça kötü hissettiriyordu fakat diğer yandan özgüvensizliğimi yenemiyordum. Ya da sosyal anksiyetemi.

Bir nefes alıp elimi kaldırdım kapıyı tıklatmak için ama durdum. Islaktım ve geç kalmıştım. Bu halde sınıfa girdiğimde herkesin beni baştan aşağı süzdüğü görüntü gözlerimin önüne geldi. Öylece kalakaldım.

"Yağmur." Olduğum yerde irkildiğimde hışımla arkamı döndüm. Koray hocaydı. Şöyle bir süzdü beni. Sertçe yutkundum. "İçeriye girmek için neden dakikalardır bekliyorsun?"

"Hocam," diye mırıldandım. "Gireceğim."

"O halde gir. Kapıyı tıkla."

Dudaklarımı birbirine bastırdım. Birkaç saniye Koray Hocaya baktım. "Teneffüste girerim. Şimdi dersi bölmeyeyim." dedim kapıdan uzaklaşırken.

"Olur mu öyle şey? Islanmışsın da, hasta olursun burada." dedi Koray Hoca ve sınıfın kapısını tıklattı.

Kapıyı açıp bedeninin yarısını çıkardığında elini bana uzattı ve omzuma dokundu. Nazikçe elini kürek kemiğim hizasına getirip desteklediğinde el mahkum adımlarla içeriye girdim.

"Hocam günaydın. Kusura bakmayın."

"Önemli değil hocam." dedi Edebiyat hocası.

"Gel Yağmurcuğum, geç sırana." dedi Koray hoca beni içeriye doğru yönlendirirken.

Bakışlarımı kaldırmadan hocadan kısaca özür diledim ve kimseyle göz göze gelmemeye çalışarak hızlı adımlarla sırama yürüdüm.

Ulaşın yanına oturduğumda Koray Hoca sınıftan çıkmıştı. Üzerimdeki sırılsıklam montumu çıkarırken edebiyatçı derse kaldığı yerden devam ediyordu.

Teneffüste peteğin yanına geçtim. Saçlarımı geriye yatırdığımda hala ıslaktı. Yağmuru severdim ama gözlük camlarımın sırılsıklam olması görüşümü engellerdi. Bu kısmı olmasa ve şemsiyem olsa bugüne daha iyi başlayabilirdim. 

"Eğlenceye geliyorsun değil mi?" Ulaş yanıma gelip heyecanla sorduğunda kaşlarımı çattım.

"Ne eğlencesi?"

ZORBA | BXBHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin