1.8

19.1K 1.9K 856
                                    

Aniden yüksek sesler işittiğimde korkarak yerimde sıçradım. Neler olduğunu anlamak adına olduğum yerde bir süre etrafıma bakındım. Çok geçmeden kendime geldiğimde ağlayarak uyuduğumu fark ettim.

"Aç kapıyı!" Oktay Melih'in sert sesini duyduğumda kalbim sıkışmaya başladı. Yavaşça ayaklandım.

Beden dersindeydik ve eşofmanlarımızı giymek için soyunma odasına gelmiştik. Beni en son sokmuştu odaya. Herkes giyinip gittikten sonra girebilmiştim. Tam üzerimi çıkardığım sıra tüm eşyalarıma el koyup üzerime kapıyı kilitleyerek çıkmıştı. Tam iki ders boyunca kabinde kendimi kilitleyerek durmuştum. Sessiz sessiz ağlarken uyuyakalmıştım demek ki.

Gözlüğümün altından ıslak kirpiklerimi elimin tersiyle sildim ve yutkundum sertçe. Kabinin kapısını açıp hafifçe kenara çekildim. Üzerimde atletim ve şortum vardı bir tek. Karşısında böyle durmak istemesem de mecbur olduğum gerçeği esir ediyordu beni.

Uzun boyuyla dikiliyordu. Böyle yapılı olması o kadar ürkütücüydü ki. Basketbolcular uzun boylu olurdu elbet. Tam bilmesem de 1.94 boyu olduğunu duymuştum. Çok korkunçtu. Annesi hukuk okumasını isterken kendisi tamamen basketbolcu olmak için çabalıyordu.

"Çık."

Burnumu çektim. "Verir misin? Burada giyeceğim." dedim kabin kapısının arkasından çıkmadan.

Çatık kaşları biraz daha çatıldı. "Çık diyorum sana."

"Melih lütfen." Sesim kırıldı kırılacaktı. Gözlerim doldu.

Çatık kaşlarıyla beni izlerken gevşedi kaşları.

Kapıya vurduklarında aramızdaki bakışma son buldu. Melih arkasını dönüp kapıya yürüdü ve hafifçe açıp "Kim vurdu?" diye sordu. Uğultular geldi ama anlamadım. "Girmeyecek kimse demedim mi lan ben? Defolup gidin sikerim belanızı. Sonra giyinirsiniz." dedi ve pat diye kapıyı kapatıp kilitledi.

Çenemi sıktım. Kimseyi sokmuyordu pislik. Halbuki birilerini olması benim için daha iyiydi. Yardım çağıramazdım. Ulaş da okulda yoktu. Kapana kısılmıştım. Gerçi başkaları olsa bile Melih bana yardım etmelerine izin vermezdi.

Elinde benim çantamla odanın oturaklarından birine oturdu. Dudaklarındaki pis sırıtma ile "Yağmurcuukk." dedi. Kapının ardından huysuz ve ürkek bakışlarımı diktim ona. "Gel. Eşyaların burada."

"Bırak git işte. Ne diye tepemdesin?!" dedim öfkeyle.

"Gel lan buraya!" diye bağırdığında irkildim olduğum yerde. "Bir de ayağına mı geleceğim?"

Ağzıma gelecek tüm küfürleri tuttum ve yuttum. Başıma gelmiş en büyük bela tam olarak karşımda duruyordu. Ona olan nefretimi kelimelere dökmeye yetmezdi ama ben avazım çıktığı kadar ondan ne kadar nefret ettiğimi haykırmak istiyordum.

Kapının arkasından çıkıp yanına ilerlerken yumruklarımı sıktım. Çantamı elinden alacağım sırada geri götürdü elini ve almamı engelledi.

Öfkeyle bir nefes aldım. Ciğerlerim ona olan nefretimle şişti.

Koca bedeniyle oturduğu yerde uzun bacaklarını ayırdı.

"Kütüphaneye kendini aldırmışsın." dedi sakin bir ses tonuyla.

Elini kaldırıp yumruk yaptığım elime götürdü ve avucuma parmaklarını kaydırdı. Elimi tutmak için hamle yaptı usulca. Ses etmedim. Elini tuttum.

"Evet." dedim gözlerimi gözlerine dikmiş şekilde.

"Benden izin almadın." dedi.

Avucumda parmaklarını oynatıp okşadı kısa bir süre ve tekrar sıkıca tuttu. Kalbim öfkeleneceğim şekilde hızlı çarpıyordu. İçimdeki dürtüler o kadar benden bağımsızdı ki. İstemesem elini tutmazdım ve ne olursa olsun elimi tutmasına izin vermezdim ama hamle yaptığında izin veriyordum.

ZORBA | BXBHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin