1.4

16.9K 1.7K 1.3K
                                    


Sıkıntıyla oflarken yanımdaki Ulaş'a baktım üzgünce. İspanyolca dersiydi ve Melih'in yanına geçmem gerekiyordu ama ben geçmek istemiyordum. Onunla aynı sırada olmayı bırak yan yana bile durmak istemiyordum. Hele ki en sonki yaşadığımız olaydan sonra.

"Geçmeyeceğim. Hoca unutmuş bile olabilir." dedim.

"Geçme kanka boş ver." dedi Ulaş da bana destek çıkarak. Melih'in bana yaptığı zorbalıklardan en az ben kadar rahatsızdı Ulaş. Bu yüzden onunla hiçbir şekilde yan yana olmamı istemiyordu.

Melih sınıfa girdiğinde ilk saniyeden göz göze geldik. Dudaklarındaki muzip sırıtışla bakmaya devam ettiğinde gözlerimi devirdim. Arkadaşlarıyla birlikte sıralarına geçtiklerinde ondan da ses çıkmamıştı. İyiydi bu. Zaten o da benimle oturmaya pek meraklı değildi.

Hoca sınıfa girdiğinde herkes toparlandı ve sustu. Yoklamayı almaya başladığında fark etmedi diye rahattım fakat benim adımı okuduğunda tam önüne dönecekti ki korktuğum başıma geldi. Sanırım geçen ders söylediği şeyi hatırladı.

"Yağmur ben sana dersimde Melihle oturmanı söylediğimi hatırlıyorum." dedi.

Burukça omuzlarımı düşürdüm ve hocaya yardım çığlıkları içeren bakışlarımı gönderdim. "Hocam..." dedim yalvarırcasına ama beni umursamadı.

"Ulaş sen geç Serhat'ın yanına, Melih gel buraya."

"Ben kimsenin ayağına gitmem. Sıramdan da kalkmam." dedi Melih her zamanki o ukala tavrıyla. Sinirle gözlerimi devirirken burnuma doğru kayan gözlüğümü geriye doğru ittim.

Hoca Melih'e kısa bir bakış atıp "Yağmurcuğum sen geç Melih'in yanına. Serhat sen de buraya gel." dedi.

Sessizce oflayarak kitaplarımı ve çantamı aldıktan sonra sıradan kalktım. Serhat benim sırama geçtiğinde istemeye istemeye Melih'in yanına yürüdüm. Oturduğu yerden hareket etmeden gözlerini dikmiş bana bakıyordu. Bakışlarımı kaçırıp boş olan yanına, cam kenarına oturdum.

Kitaplarımı masanın üzerine koyup çantamı arkama aldım. Bacaklarımı birbirine bastırdım ve yandan bakış attım. Bana bakmaya devam ediyordu. Sadece bakması bile beni öyle rahatsız ediyordu ki.

Hoca ders anlatmaya başladığında dikkatimi vermeye çabaladım. Hocanın tahtaya yazdığı cümleleri gözlerimi kısarak görmeye çalışıyordum. Ne güzel ben en önde otururken böyle bir sıkıntım yoktu. Şimdi en arkadaydım.

Ofladım. Bari yanımdakine bakayım dedim ama onun önünde defter bile açık değildi. İspanyolcası ana dili gibi iyi olduğu için kendisine fazla güveniyordu. Defter kitap açmazdı dil derslerinde. Gerçi hep 100 almasına bakarsak pek de absürt bir şey yapmıyordu.

"Şu ikinci cümlede ne yazıyor söyleyebilir misin?" dedim.

Bana baktı. "Görmüyor musun?"

"Görmüyorum. Bulanık."

"Oğlum yuh lan. Bu gözlüklerle bile göremiyorsan gözlüksüz körsün o zaman." dedi.

Ona dik dik baktım. Gücenmiştim. Bir şey demeden önümdeki çocuğu dürttüm. Arkasını döndü Hakan. "İkinci cümlede ne yazıyor söyleye-"

"Dön lan önüne." dedi Melih Hakan'a.

Hakan Melih'e baktıktan sonra bir şey demeden önüne döndü.

Kaşlarımı çatarak ona döndüm. "Ne yapıyorsun sen? Amacın ne?"

"Benim yanımdayken başkasından yardım isteme."

ZORBA | BXBHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin