18.BÖLÜM

14.8K 623 6
                                    

Yüzünü asıp devam etmişti sözlerine "ne yani bu kadar çabuk mu sıkıldın benden?" "Tabi ki de hayır ama sen rahatsızsin bu haldeyken olur mu? Kaç saattir ayaktayız,senin şuan hastane de olman gerek,saat gecenin kaçı olmuş bizim şu yaptığımıza bak,hastaneye gidelim artik,hic itiraz istemiyorum selim" "biz o kadar düşünelim hasta yatagimiz da, karimiza ne yapsak diye,senin şu yaptığına bak elif oluyor mu hiç" "ben senin iyiliğin için diyorum ama anlamıyor musun?" "Tamam ya gidiyoruz,ben de kabahat zaten" dediğin de ikimizde sessizce çoktan zaferin kullanmış olduğu arabaya binip sessizce ilerliyorduk,uçumuzden de hic ses çıkmıyordu. Durduk yere suçlu ben olmuştum şimdi........... Hanımefendiye bak sen, ben de kabahat banane sürprizinden, ben daha da romantik sahneler beklerken,bizi düşünüyormuş güya yapma ya,aklın hala ahmet te senin kesin. Of selim saçmalama durduk yere,boşu boşuna kuruntu yapıyorsun, o defter kapanalı çok olmuş taktigin seye bak. Tuncaya zaten elifi nasıl emanet ettiğimi ben bile bilmiyorum. O anda en yakınımda o vardı ve vermiş olduğu sınavdan da gayet başarılı geçmişti. Ben elife sarkıntılık yaptığını,ona asıldığını düşünürken,ben bu haldeyken,kendimde değilken elife o sahip çıkmıştı. Umarım düşüncelerimde yanılmıyorumdur. Zafere beni hastaneye getirmesini söylemiştim. Oysaki burdan direk eve geçip elifime sıkı sıkı sarılarak onun kokusunu içime çekerek uyumayı düşünürken şu hale bak,sırf inadımdan yapıyordum bunu ona anlasın diye. Hastaneye geldiğimizde arabadan inip elifi eve bırakmasını söylemiştim zafere, elif buna her ne kadar karşı çıksa da başarılı olamamıştı. Arkamdan şuan kesin bana söylendiğini yüzde yüz tahmin edebiliyordum. Kendime her ne kadar kızsam da onu eve gönderdiğime, sonra tekrar kendimi toparlayıp hakketti ama diyerek tekrar kızıyordum.......... Of selim of çok zorsun ortada hiçbir şey yokken beni kendinden uzak tutarak canımı yakıyorsun. Olsun ama yarın da ben gitmeyeceğim hastaneye hatta aramayacağım bile görsün bakalım. Eve istemeyerek tıslayarak gelsem de geçmişti artık çoktan yatağa girmiş kıvrılmıştim bile. Arada telefonuma bakıp kontrol ediyordum acaba arar mı diye,ama her defasında boş boş bakıp tekrar komidinin üzerine koyuyordum. Saat sabahın beşi olmuştu. Bizim şu yaptığımıza bak lisesi gençler gibi. Sanırım bu bütün yaşlarda böyleydi. İnsanın birbirine naz yapması hoşuna gidiyordu. Kapanan gözlerime daha fazla hakim olamıyordum yavaş yavaş gözlerimin kapandığını hissediyordum........... "naptın biraktin mı zafer" "bıraktım bırakmasına da durduk yere birbirinizle inatlastiniz gerçi sen inatlastin ama" "ben mi?" "Tabi sen, ne güzel vakit geçireceğinize biriniz burda, biriniz evde oldu mu şimdi? Bu arada belki hoşlanmayacaksın ama ben çıkarken tuncay eve geliyordu,arabasını park ediyordu. Sen demiyor muydun tuncaydan hic haz almiyorum diye. Senin olmadığını da farketti, ya odasına çıkarsa" "of zafer sen de durduk yere beni suphelendiriyorsun şimdi" deyip elini çenesiyle ovusladiktan sonra "galiba haklisin,beni eve götürür musun? Zaten yarin taburcu olacağım,bu arada senin gibi bir dostum olduğu için çok şanslıyım,asla borcumu ödeyemem sana, canım kardeşim benim" dediğinde eve çoktan getirmiştim selimi ve ben de uykuya hasret kaldığım yatağıma gitmek için sabırsızlanıyordum,gerçi selim burda kalabileceğimi söyledi ama ben kendi yatagimdan başka bir yerde yatamazdim. Direk eve gelip kendimi yatağa atmıştım öylece...........Eve sessizce girip,yavaş adımlarla merdivenleri çıkıyordum. Hava biraz sonra aydınlanmaya başlayacaktı bense hala ayaktaydım. Odanın kapısını yavaşça açıp içeri girip tekrar kapatmıştım. Üzerimdekilerle direk elifin arkasına büzülüp dikkatlice yatmaya çalışıyordum ki başarmıştım sanırım,elifi uyandırmadan yanına sokulmuştum. Sarılmayı denemiştim ama bu kolla imkansızdı sanırım. Her ne kadar sarılamasam da onun yanında yatmanın keyfini yaşıyorken birden elifin mırıldanarak bana döndüğünü farketmiştim. Uyanmaması için olduğum yerde kalakalmıştım. Elifin elini yüzümde hissetmemle bir çığlık kopmuştu. Cılgınca "imdat,kimse yok mu?" Diye tepinerek beni iterken kendisini bir anda yerde bulmanın afalligini yaşıyorken ayni zamanda kendine de gelmişti. Benim olduğumu farkedince de hafifçe söylenerek "selim,senin burda ne işin var?" "Ne demek ne isin var,benim yanım karımın yani değil mi?" "Of selim hastaneye gitmemiş miydin sen?" "Gittim ve hasretine dayanamayıp geri geldim,sana haksızlık ettiğimi düşündüm sadece " dediğin de kurnaz bir gülümsemeyle "Öyle mi selim bey? Peki o halde sen burda yatıyorsun,ben de koltukta,hic itiraz istemiyorum" aklımca ondan küçükte olsa intikam almaya çalışıyordum. Anlasin bakalım nasıl oluyormuş sevdiğini uzakta tutması,selimin o çocuk gibi masum bakışlarına hiç aldırış etmeden koltuğa kıvrılıp çoktan uyuklamaya başlamıştım.
Sabah kahvaltıya inerken selimin koluna girip yavaş adımlarla inmesi için yardımcı oluyordum. "Elif çocuk gibi benimle ilgilenmeyi keser misin lütfen? Kaç kere diyeceğim bişeyim yok,gayet iyiyim" "tamam ama sen de otururken kalkarken dikkat et bak,yoksa dikişlerin açılacak" onaylar şekilde başını salladıktan sonra kayınvalidemin şok bakışlarıyla karşılaşmıştık,daha doğrusu masadaki bütün herkes bize hayretle bakıyordu. " oğlum bu ne hal? Senin burda ne işin var?" "İyiyim annecim merak etme doktor kontrolünde çıktım" deyip konuyu kapatmıştı. Kahvaltısını büyük bir keyifle yaptırıyordum arada bir kayınvalidemin eli de giriyordu "şundan da ye oğlum deyip kendi elleriyle yediriyirdu" tabi benim bu sırada elim havada kalıyordu. Hemen ardından ben devreye giriyordum. Bir kaç defa böyle devam edince selimin sitemkâr sesiyle karşılaşmıştık "yeter artık ikinizde durmadan,beni çatlamaya mı çalışıyorsunuz? Hem anne sen kendi tabagindakilerini bitir elif bana yardımcı oluyor zaten" demesiyle kayınvalidemin suratı düşmüştü. Onun böyle üzülmesine daha fazla dayanamayıp selime kızarak "al o zaman sen kendin ye" deyip çayım dan bir yudum alıp öylece beklemeye başlamıştım. Bir yandan içim sızlasa da yedirmeyecektim işte. Gamze daha fazla duramadan duruma el atmıştı. Gülerek "aman abime kimse bakmıyor mu?Ac mı kaldın sen?" Demesi hepimizin gülmesine neden olmuştu...
Sabah kahvaltılarımızın ardından arka bahçede keyifli dakikalar geçirirken birden yanımıza zaferin,cananın ve ilk defa gördüğüm ismini bile bilmediğim bir beyle gelip,selimle tokaslastiktan sonra yanımıza oturmuşlardı. Cananla biraz hoş sohbet edip içeri geçmiştim. Anlaşılan işden konuşacaklardı çünkü ellerinde getirdikleri birkaç dosyayı zafer selimin önüne koymuştu. Yanlarından kalkarken dikkatlice beni süzen bu beyin bakışları oldukça rahatsız etmişti. Bir saatten fazla hala orda oturup iş konuşuyorlardı,arada bir kontrol edip dönüyordum ve sürekli her gittiğim de hic haz almadığım bu adamla göz göze geliyorduk,buda neyin nesiydi şimdi. Bir sapık bakisli adamımız eksikti. Fazlasıyla tedirgin olup onları kontrol etmeyi kesmiştim artık. Tam odama çıkıyorken kapının çaldığını farkedip,kimsenin de gidip acmadigini görünce koşarak kapıyı açmıştım. Karşımda kaç gündür görmediğim buketle karşılaşınca kendimi hemen toparlayıp istemeyerek te olsa yalancı gülümsememi de yapıp güler yüzle buyur etmiştim içeri. Malesef buket aynı buketti sanki abisi ölen o değilmiş gibi bana takilmayi da ihmal etmemişti. "Bundan sonra kapıları sen acıyorsun sanırım" deyip pis pis siratarak kayinvalidemgilin bulunduğu bölüme geçmişti. Dediğini duymuyormuş gibi yapıp devam etmiştim. Tam o sırada da zaferlerin kalktığını farketmiştim,onları geçirmek için hemen yanlarına gidip selimle beraber uğurlamıştık. "tekrardan geçmiş olsun Selim bey" "sağol yiğit" deyip uğurlamıştı,demek ki ismi yiğitti,bana da dönüp başıyla selam verildikten sonra üçüde arabaya binip gitmişlerdi gitmesine ama giderken bile bana bakarak gitmesi tuhaftı. Sanırım benim selimin eşi olduğumu öğrenince bu kadar merakla bakmıştı. Kapıyı büyük zevkle kapatıp selimin koluna girerek buketlerin yanına gelmiştik. Buket selimi görür görmez hemen atağa geçip "aa selim burdamiydin,hoşgeldin, tekrardan geçmiş olsun" deyip yanını göstermişti oturması için,tabi selim görmezden gelerek hemen yanındaki üçlü koltuğa oturmuştu ben de direk yanına. Elimi hemen dizinin üzerinde olan eline atıp sıkıca tutuyordum,sanki benden alıp götürecekmişçesine tutuyordum o da ayni sıkıyla karşılık veriyordu. Bunu goren buketin dudaklarını kemirdigini görebiliyordum ve bu mutlu olmama neden oluyordu. Bu kızdan baya bir çekeceğim vardı sanırım.
Aksam olup odalarımıza çekildiğimizde selimin yanıma yaklaşarak elleriyle saçlarimı okşayıp "nedersin geç kalan balayımızı yapmaya" dediğin de anlamamış tavır sergileyerek "tatil diyorum elif, ikimize de iyi gelecek nedersin?" Dediğinde gözlerimi ovuşturarak "çok uykum var selim sonra konuşsak olmaz mı?" Aslında uykum falan da yoktu,yalan söylemiştim. Nerden çıkmıştı simdi balayı,oflayarak selime doğru sırtımı dönüp uyumaya çalışıyordum.

BERDEL (Tamamlandı :-) Where stories live. Discover now