26.BÖLÜM

10.7K 446 17
                                    

Merhabalar öncelikle efendim umarım hikayemi beğenerek okuyorsunuzdur. Vote ve yorumlarınızı elif ve selim den benden mahrum etmeyiniz:-)
Bir de yeni bölüm bildirisi geliyor ama acılmiyorsa hikayeyi kütüphaneden kaldırıp tekrar koyun o zaman açılacaktır. Keyifli okumalar sevgili okuyucularım :-)

Ayin vermiş olduğu aydınlık vardı. İclal ve hilal beni bırakıp ıssız olan ormanda çığlıklar eşliğinde koşup gitmiştiler bana yardim etmeden,beni o şekilde bırakarak,arkalarına bile bakmadan kaçmıslardı ,ayağımı çukurdan çıkarmak için çok uğraştım ama çamur buna izin vermiyordu. Çıkarmak için depelendikce daha da batıyordum.Ayağımı ordan çıkarmak için çok zorladığım için ayağımın bir süre karincalandigini hissetmiştim. Beni kurtarmak için donmelerini çaresiz gözlerle beklerken birden başıma vurulan acının hissiyle gözlerimin kapandığıni ve bir çift siyah bot giymiş birinin yanıma geldiğini hatırlıyordum. Zaten kendime gelince bir kulübede hic istemedigim bir şekilde bulmuştum kendimi. Acılan kapı gicirtilarini duyduğum da çocuk gibi bir köşeye büzülüp beklemeye başlamıştım. Kapı tam acilicakken birden tekrar kapandi ve konuşma seslerini dinlemeye başlamıştım,tam net duyamasam da kulağımı olabildiğince oraya odaklamıştım. Gerçi bu şekilde ne kadar odaklanabilirdim ki. "Hayvansin sen oğlum,kızı nerde bulduysan git götür ya da polise teslim et,ailesi meraklanmıştır " Sesleri dinlemeyi bırakıp burdan bir an önce kurtulmanın kaçmanın bir yolunu bulmalıydım,kaçacak bir delik olmalıydı ama burdan çıkmam çok zor olacaktı . Her taraf ahşaptan ve pencereler demir parmaklıklardan oluşuyordu.Kapana sıkılmıştım adeta. "yapma ya iyi birde bu hale ben getirdim diye kendimi de teslim edeyim ne dersin selim,onun için arkadaşına bu iyiliği yaparsın değil mi? Onu sen götüreceksin" "pisliksin oğlum sen,ver şu anahtarları baş belası zafer" O sırada kapıda uzun boyluca kafasına geçirmiş olduğu şapkasıyla birlikte hafif başını yere eğerek bana doğru gelen ayaklarını görmemle ağzımın kilitlenmesi bir olmuştu. Çığlık atacak durumda bile değildim. Yavaşça bana eğilip "hadi kalk gidiyoruz" demesiyle kolumdan tutup arabaya bindirmişti. Ellerim bağlı bir şekilde arkaya oturtmuştu. Olabildiğince yüzünü benden saklamaya çalışıyordu bense o hayvanin yüzünü görmek için dikkatlice bakmaya çalışıyordum. Bir ara başını bana doğru çevirip "üzgünüm,çok özür dilerim" Dediğin de onu parçalamak için can atıyordum,birde özür diliyor şaka gibiydi,gözümden gelen yaşları silmeye bile gücüm yoktu,başımı yere eğip kaç dakika sessizce ağladım hatirlamiyordum. Kacirildigim yere bırakilmıştım. Bu kez hava olabildiğince aydınlık ve güneşliydi ama benim dünyam o gün kararmıştı,simsiyah olmuştu. Yüzünu olabildiğince yere eğerek saklamaya çalışıyordu. Arabadan inmemi söyleyip arkamı dönmemi söylemişti. Kapıyı açıp arkamimi dönmemi bekliyordu yan durarak yüzünü gizlemeye çalışsa da hafifte olsa görebilmiştim. O yüzü asla unutamam diyordum ama şuan bunları bile kendi içimde yasarken bile hatırlamaya çalışsam da hatırlayamıyordum,gerçi kim boyle birseyi hatırlamak ister ki hic kimse tabiki. Arkamdan ellerimi çözdükten sonra olabildiğince hızlı adımlarla dünkü partinin olduğu eve koşuyordum,arkama hiç bakmadan,unutmak istercesine,ölmek istercesine delice koşuyordum. En son zaten hatırladığım evimde odamda olduğumdu,ve uyandığım da delice çığlık atmam olmuştu. Elif yanımdan ayrılalı ne kadar oldu hic hatırlamıyordum. Sadece kalkıp giderken arkasından bakarak hatırlamış olduğum o pis hatıralara dalmam olmuştu.............. Hızlıca şirkete gidip ahmet pisliginin nerde olduğunu öğrenmek için tuncayin bulunduğu odayı hızla açarak bağırmam bir olmuştu. "Ahmet nerde lan,cabuk söyle?" " ya sakin ol selim,ne oldu?" "O kim oluyor da benim karıma çiçek yollabiliyor? Cabuk adresini söyle tuncay yoksa kalbini kırarım" Tuncayı da yanıma alarak ahmetin kaldığı eve gelip tek elimle kapının açılması için olabildiğince hızla vuruyordum. Sinirimden öfkemden hiçbirşey gözüm görmüyordu. Kapıyı açan ahmete ne olduğunu bile sormadan o öfkeyle yakasına yapışıp duvara dayamam bir olmuştu. " sen kimsin lan,ne hakla çiçekleri benim karıma elifime yollarsın" dediğim de elimi yumruk yapıp yüzüne vurmaya tam hazırlanırken " ben yollamadım dur" dedigin de tuncay aramıza girerek sakinleştirmeye çalıştırırken ahmet araya girerek devam etmişti " ne çiçeği hiçbişeyden haberim yok benim selim efendi duydun mu?" "Oğlum senden başka elifin etrafında dolasan var mı?" " Selim sen ne diyorsun,ben mi elifin pesinde dolaşıyorum,git adamını başka yerde ara bir daha da kapıma gelme,sende tuncay" dediğin de kafayı yememek için bağırarak etrafta tur atıyordum ama işe yaradığını sanmıyordum. Aklımda kim olabileceğine dair en ufak birşey bile yoktu. Çaresizce mecbur eve geri dönüyordum. Eve geldiğim de eliften nasıl özür dileyeceğimi düşünürken birden aklıma geç kalan balayı gelmişti. Evet tam da sırasıydı ikimize de buradan biraz uzaklaşmak oldukça iyi gelecekti. İçeri girdigim de gözlerim sevdiğim ve bir o kadar da kirdigim kızı arıyordu. Annemlerin telaşlı sorularına hic aldırış etmeden direk hızlı adımlarla merdivenleri ikişer ikişer çıkıyordum,bi an önce onun yanında olmak istiyordum. Odanın kapısını actigim da elifi bulamamanın korkusuyla tekrardan hızlı adımlarla iniyordum.Biraz önce sorular yağdıran hic aldırış etmedigim annemin yanina gelip elifi sormayı planlarken onu bir anda karşımda görmemle sıkıca sarılmam bir olmuştu. " yine gittin diye çok korktum elif özür dilerim,sen bu aptal,soz dinlemeyen bu küçük çocuğu affedebilecek misin?" "Oy küçüğüm benim affetmemek gibi bir şansım var mı acaba?" Dediğimde anlamlı gülücüğümü de yüzüme konduruvermistim......
Aradan tam bir hafta geçmişti ve ben bu kadar hic mutlu olduğumu hatırlamıyordum. Geç kalan bu balayımız oldukça iyi gelmişti.Bir hafta boyunca aramızı bozan o gıcık buketin yüzünü görmemek ne kadar da güzelmiş bunun bu kadar güzel olabileceğini hic düşünmemiştim. Selimle bir hafta boyunca pariste başbaşa geçirmenin mutlunu yaşıyorken,birden uçakta olduğumuz eve döndüğümüz aklıma gelince tekrardan yüzüm düşmüştü. Selimin omzuna kedi yavrusu gibi sokulmuştum adeta. "Ya selim biz hic geri dönmesek mi acaba?" "Tamam soyleyeyim hemen pilota uçağı geri çevirsin elif nedersin?" "Çok komiksin selim" "e hayatım bunu binmeden söyleseydin ya, tatilimizi bir hafta daha uzatırdık,haksız mıyım ama" "aman hep sen haklisin zaten" " Tamam o zaman burdan eve değil annelere gideriz biz de nedersin?" Dediğin de selimin yanağına öpücüğü çoktan kondurmuştum bile. Canım ailem ya uzun zamandır onların hasretlerini çekiyordum. Eminim bizi gördüklerin de deliye döneceklerdir. Hele kardeşim melisa havaya uçacaktır bizi görünce. Uzun yolculuktan sonra nihayet muğlaya gelmiştik. Kendimi uyuşmuş bedenimden bir an önce kurtarmalıydım. Herkesin kendi memleketi bir başkaydı. Havası, suyu,taşı,toprağı ne kadar da farklıydı. İçime o mis havayı çekerken yapmış olduğum delice hareket selimin benimle uğraşmasına neden olmuştu. "Hayatım abartmıyor musun sence? Bütün havayı çekmene gerek yok,İstanbuldaki hava da burdaki havada aynı" " sen öyle san beyefendi tabi ne olacak memleketinden hic uzakta kalmamış ki" "aman aman karım sinirlenirmiymiş,sırf kocasından öpücüğü almak için yaparmış,hayatım böyle gereksiz sinirlenmelere gerek yok sen söyle yeter ki" "of selim inadına mı yapıyorsun?" "Tabi biliyorsun sinirlenince ne kadar tatlı olduğunu sırf o yüzden yapıyorsun itiraf et hadi" dediğim de elifin gerçekten bana bakan öfkeli gözlerini gormek bile istemiyordum.......... Uzun zaman sonra evime gelirken heyecanlanacagimi tahmin bile etmezdim. Kapının önüne gelip zile selimi beklemeden basmıştım. Son söylediği şeylerden dolayı sırf gıcıklığına iki büyük bavulla birlikte onu arkamda bırakıp gelmiştim. Ne kadar içim el vermese de arada donup gelmiş mı diye bakmayı da ihmal etmiyordum. Kapı açılınca kardeşim melisa sevincden küçük dilini yutmuştu adeta "anne ablam gelmiş" diye bağırıp direk boynuma atlamıştı. Elleri ağzında olarak gelen anneme hızlıca gidip sarılmıştım,bir ara annemin ağladığını hisseder gibi olsam da hic farkettirmeden kendisini toparlamıştı. " ee selim nerde kizim?" Tam cevaplayacakken selimin sesini duymamla ona dönmüştüm. "Burdayım burdayım anne,senin bu kızın verdi bavulları bana resmen işkence ediyor" "aşk olsun selim,sen ona bakma anne sırf benimle uğraşmak için böyle söylüyor,taksi buraya girmeyince mecbur yürümek zorunda kaldık bizde" derken koskoca senelerce geçirdiğim evin odasına girdigim de içimi tarif edemediğim değişik duygular kaplamıştı. İçeri girdiğimizde babamı,abimi ve songulu göremeyince melisaya daha soruyu yoneltmeden " arka bahçedeler mangal yapıyorlar" "hic değişmemişsin lep demeden hemen söylüyorsun,maşaallah" "aman abla gören de seni yurt dışında kaç senedir gelmiyor zanneder" "benim için o aylar kaç sene oldu bir bilsen" "tabi bilmez miyim ablacım,devamlı bir telefon,bir mesaj" deyip kikirdemeyi de ihmal etmemişti. Babamın arkasını dönmeden "kim gelmiş melisa" dediğinde "ben geldim babacığım" diyip hızlıca sarılmam bir olmuştu. Bütün aileyle hasret gidermiştik,selim de kardeşiyle hasret gidermişti. Büyük bir mutlulukla ve iştahla yemeklerimizi yemiştik.......... "songül nasılsın? Kırgın değilsin bana değil mi?" "Yok abi estağfurullah olur mu öyle şey? İlk basta hic istemesem de şuan gayet mutluyum iyi ki beni bizi bu işe ikna etmişsin,elifin hala haberi yok mü olanlardan?" "Aman ha songül sakın,bilmiyor bilmeyecekte tamam,sakin ağzından falan kaciriyim deme" "merak etme abi biz bisey bilmiyoruz,biz kaçtık sizde mecbur kaldınız" Dediğin de kocaman kahkaha atması bir olmuştu.......

Koskoca iki hafta nasıl da geçmişti. Bense yataktan çıkıp çıkmama konusunda hala kararsız bir şekilde oyalanırken selim çoktan alnıma öpücüğü kondurup eline çantasını aldığı gibi çıkıp gitmişti,daha fazla debelenmemek için elimi yüzümü yıkayıp aşağı indigim de herkes kahvaltısını yapmış bowling topunun vurmuş olduğu lobutlar gibi etrafa dağılmıştılar adeta . Bense selma teyzenin yanına geçip kahvaltımı orda yaptıktan sonra,durmadan beni arayan hicranin yanına gidip sürpriz yapacaktım. Tam hazırlanıp kapıdan çıkarken sevimsiz buketle karşılaşmam bir olmuştu. İlginçtir ama ilk defa bana laf çarpıtmadan yanımdan geçip gitmişti. Taksiye gideceğim yeri söyleyip çoktan gelmiştim bile. Balayı dönüşü selimin hediye ettiği arabayla çıkmak isterdim ama sanırım bu koskoca şehirde kullanamazdım. Kapıyı olabildiğince hızlı vuruyordum,sırf gıcıklık olsun diye, beni gördüğünde yüzündeki ifadeyi çekmek için elimde telefon hazır halde bekliyordum. Kapı daha açılmadan içerden olabildiğince "patlama geldik iste" diye bağırmasına gülmemek için zor tutuyordum adeta. Sürpriz deyip flaşı patlattigimda,bir iki saniyelik afallamadan sonra boynuma sıkıca sarılmıştı. Bu kadar da beni dört gözle beklendiğini bilmiyordum. Kolumdan tutup hızla içeri çekip "e anlat bakalım tatilin nasıldı?" Diye başlamıştı,bense kendimi sorgu odasında gibi hissediyordum........

Yataktan büyük bir mutlulukla gerilip kalktıktan sonra midemin bulantisiyla banyoya koşmam bir olmuştu. Tabi ya ne olacak gece gece dondurmaları ye ac karina mideni boz aferim elif,kocaman kız oldum hala abur cubur yiyordum. Balayindan döneli tam iki ay olmuştu ve yarın benim doğum günümdü...

BERDEL (Tamamlandı :-) Место, где живут истории. Откройте их для себя