-11.Bölüm- "Kaybettim"

4.2K 1.4K 68
                                    

Şimdi kaybettim diye üzülme sakın,
Bu yalnızlık, senin seçimindi.

...

Kolumda hissettiğim el, gözlerimi ayaklarımın ucundan alıp sahibine dönmemi sağlamıştı. Sami fısıltı ile konuşmuştu. "Hadi abi."
Önümde Selim ile annesi içeri girmiş ayakkabılarını çıkartıyorlardı. Sanırım kısa bir dalgınlık yaşamıştım. Yaşlıca esmer bir kadın, mavi gözlerle Şerife teyzeye bakıyordu. "Hoş geldiniz." diyerek Şerife teyzeye sarılmıştı. Şerife teyze de "Hoş buldum." diye karşılık vermişti sarılmasına. Selim  "Selamun aleykum." diyerek gülümsedi. Kadın bu sefer Selim'e bakıp "Aleykum selam oğlum. Sizde hoş geldiniz." diye gülümsedi. Ayakkabıları çıkartıp önümüzdeki terlikleri giyerken "Hoş bulduk." demiştik. İkinci basamaktan da çıktığımda etrafı inceledim. Bizim eve benziyordu. Farklı mobilyalar, farklı renkler, farklı dekorasyon... Mavi gözlü teyze, kapısı açık arka bahçeyi gösterip "Oğlum isterseniz siz buraya geçin." diyerek kibarca o tarafa yönlendirmişti bizi. Sarı ışığı ile bizim bahçe gibi diyebileceğim arka bahçeye girince hiç de aynı olmadığını anladım. Benimle birlikte, karınca kardeşlerde anlamışlardı tabi ki. Sami ıslık çalmaya başlarken Selim eliyle ağzını kapatmıştı Sami'nin. Aynı zamanda gözlerini salona çevirdi. Bende baktığımda Şerife teyzenin kaşlarının havaya kalktığını gördüm. Diğer teyze bize arkası dönük olan koltuğa oturmuştu. Selim annesinin bu mimikli uyarısından sonra elini geri çekmişti. Sami'nin haline gülümserken Şerife teyzenin yanında bir karartı gördüm. Siyah elbisesi üzerine saçlarını kapatan krem örtüyü takmış, isminin Zeynep olduğunu öğrendiğim beklenen kızdı bu. Ve bu kız da ona her baktığımda bir daha bakmamı hissettiren bir şeyler vardı. Lakin Selim'in beni ona bakarken görmemesi lazımdı. Biliyorum, bu hiç hoş olmazdı. Tabi bu, bu kızda çok garip şeyler olduğu gerçeğini değiştirmezdi. Pekala, şimdi gözlerimi başka yöne çevirmeliydim. Ellerimi masanın üzerinde birleştirmiş etrafı inceliyordum. Bahçenin kenarında asılı olan şey... Geçmişin tozlu raflarını bir an da havaya kaldırmıştı.
"Baba, bu ampulleri neden atmıyoruz ?"
"Deden yüzünden!" diye sertçe cevaplamıştı.
"Peki dedem ne yapacak?"
"Onuda kendisine sorarsın!" diye aynı sertlikle konuşmuştu gazete sayfasını çevirirken. Yok, hayır. Babamın işinden gelip yorgun olduğu zaman değildi. Hayır, bir duruma da sinirlenmemişti. Ah... Babamın gazete okuması, rahatsız edilmemek anlamına da gelmiyordu. Cümlede sadece dedemin geçmesi, bu esmer adamın damarlarının gerilmesine sebepti. Ve ben her altı yaşındaki çocukla nazik ve sevecen konuşulacak kadar altı yaşında, babamın dedeme olan nefretini anlamayacak kadar çocuktum! Örnek aldığım bu iki adam da, onlara her adam dediğimde kendimden soğuyacağım kadar adamdı! Her ayın sonu olduğu gibi ailecek dedemin yanına gider, ben ve kardeşim orada kalır, üç gün sonrada annem bizi almaya gelirdi. Ve yine o iple çektiğim gün gelmişti. Elimdeki kutuda birikmiş bozuk ampuller vardı. Dedemi öptükten sonra kutuyu açmıştık. Annem ile babam her zamanki gibi memnuniyetsiz otururken dedemle birlikte ampullerin içini çıkardık. Beyaz saçlı adam, her şeyi ustaca yaparken kardeşimle onu hayretle inceliyorduk. Çiçeklerinin yanına gidip, su doldurduğu ampullerin içine teker teker koymuştu. Bir iple onları yukarıdaki kalın ipe yan yana bağlamıştı. "Aaa tıpkı çamaşır gibi. " diyerek kıkırdamıştı kardeşim. Ellerini birbirine sürterek "İşte bu kadar, beğendiniz mi?" diyen dedeme kardeşim "Çok çok çok! " diye sevincini belli etmişti. Bense dedeme gizli hayran olan o küçük çocuk olarak sadece gülümsemiştim. Çünkü o an ki mutluluğumu ifade edecek bir kelime bulamıyordum.
Bahçe işlerini çok severdim, dedem seviyor diye... O adamın yaptıklarını unutamadığım sürece onun sevdiği hiçbir şeyi sevmeyecektim. Hatta dinini de... Kulağımı dolduran ezan sesi ile bunu düşündüğümü biliyordum. Gözlerimi kapattım. Geçmiş, geçmişti diyordum her defasında ama düşünüp kendimi üzmekten alıkoyamıyordum. Kabul ediyorum. Dışarıdan göründüğüm gibi sert, kaba saba biri değildim. Bu konuda duygusaldım. Ama biliyordum ki her insanın hissettirmediği bir duygusal yönü vardı. Her neyse, gözlerimi bu farklı renklere boyanmış ampullerden çekip önüme baktım. Bahçe çok güzel kokuyordu. Gayet iyi bakılmıştı. Selim'in bu konuda sevindiğine emin olabilirdim. "Abi, yengem de çiçeklerden anlıyormuş. "diye kıs kıs gülen Sami, düşündüğümü dile getirmişti. Selim bahçenin kokusunu içine çekerken Sami'ye sadece gülümsemişti. Selim çok heyecanlıydı, bense malum... 

Rabbini Kalbinde HissetWhere stories live. Discover now