-39.Bölüm- "Zeynep"

3.3K 616 181
                                    

Selamün aleyküm:) Hayırlı huzurlu ömürler... İyi okumalar :)

(...)

Takvim yaprağını koparmadan önce okudum üzerinde yazanları. Geçmiş zamanda ne olmuştu, geçmiş, geçmişle kaybolmuştu. Sonra kopardım yavaşça. Evet, bugün de geçmişe karışmak üzere tükenmişti.

Tıpkı insanlar gibi... Şu yaşıma kadar neler olduğuna baktım. Neler yaşamıştım, neler... İnsan her zaman değil ama arada dikiz aynasından bakmalı arkasına. Bakmalı ki hareketlerine dikkat etsin. Yolunu değiştirecekse önce bir geçmişini hatırlasın. Sonra tecrübeli bir şekilde hangi yola gidecekse gitsin. Eğer kontrol etmezse yoldan şaşması muhtemel çünkü. Yola çık, yoldan çıkma, demişler. Gerektiği zaman dikiz aynasından bakmazsa insan, ne zaman, nasıl hareket edeceğini bilebilir miydi ki? O halde geçmiş gelecek için bir pusulaydı. Yok yok, yanlış oldu. Geçmişi iyi kavrarsak, güzel gelecek için bir pusulaydı. Şimdi güzel oldu işte! Oldu olmasına ama ne zaman iyi bir şoför olacaktım?

Ne yaşadığımı düşünürken haliyle canımın yandığı ne varsa bir bir dizildi karşımda. İnişler, yokuşlar... İçimde kopan fırtınalar, sessiz çığlıklarım ve dağa karşı bağırıp yine bana dönen sesim. Bu yankıların içinde aradığım umut...
Sonra aradığımı bulamayışımın verdiği yıkım.

Evet herkes yaşıyor bir acı, taşıyor bir yük. Ama yine de insan kendi yükünü ağır sanıyor işte. Kendi acısı en acısından, kendi derdi en dermansızından sanıyor. Halbuki dedikleri gibi Rabbim herkese taşıyabileceği bir yük vermişti. Ağırdı ama taşıyordun sonuçta. Misal bir kova... İçi su dolu ağır bir kova. Bunu taşıyıp kuyuya kadar götüreceğiz. Bazen yoruluyoruz bazense taşırıyoruz az buçuk. Bazen yarı yolda bırakıyoruz, bazen de ağzı su dolu büyük kovayı gördüğümüz an taşıyamam diyerek hiç dokunmuyoruz bile. Oysa ağır da olsa taşınabilir bir kova oluyor bu. Çünkü neydi? Rabbim herkese taşıyabileceği bir yük vermişti. Zor da olsa devam ediyorsun yoluna. Hiç bitmiyor sanıyorsun yol. Arkana baktığında fark ediyorsun ki çok mesafe kat etmişsin aslında. Sonra kuyunun başına varıyorsun. Kovayı boşaltıyorsun içine. Amellerin, işte böyle böyle doluyor. Ardından devam ediyorsun yola. Ya çamurlu bir yol, ya tekrar bir kova. Bazen de dümdüz, tertemiz bir yol.

Hayat zorluklarla dolu. Hayat bize bazen tatlı, bazen acı sunuyor. Güzelliklerini gördükçe daha da istiyoruz ve ağzımızın tadı bozulduğu an... İşte o an, hemen kurtulmak istiyoruz hayattan. İsyan ediyoruz, acı çekiyoruz. Fakat burası gördüğümüz güzellikleri her zaman bize sunsaydı, karınca kardeşlerin de anlattığı ve Kuran-ı Kerim'den okudukları gibi "cennet" denilen yer olurdu öyle değil mi? Dünya demezdik de cennet derdik. Fakat burası dünya. İmtihanlarla dolu, gitmek için geldiğimiz bir tarla. Ne ekersek kar değil, Allah'ın rızasını kazanmak için ekersek kar. Hasat zamanı ise ekimden yorgun düşüp nefesimizin tükendiği an. Ölüm.

Beynimi ele geçiren düşüncelerle beraber yürüdüğüm yolda kuşların kanat çırpışı kulaklarımı doldurmuştu. Küçük çocuklar gibi kuşların arasından geçip onları rahatsız ettiğim an kuşlar çoktan gökyüzüne doğru yol almıştı. Kanat çırpışları bir melodiyi anımsatıyordu. Ölüm.

Az sonra masmavi görünümü ile kütüphaneyi gördüm. Her şeyin başladığı bu yer bana sadece bir şeyi hatırlatıyordu. Ölüm. Kurtulduğum bir ölüm. Kurtulup dirildiğim...

Mor odanın önündeki masada kimseyi göremeyince yavaş adımlarla mor odaya doğru yaklaştım. Kapıyı hafifçe vurup bir adım geri çekildim. Saniyeler sonra kapı açıldı ve Mısra'nın halası güler yüz ile karşıladı beni.

"Selamun aleyküm." dedim mahcup bir edayla.

"Aleyküm selam oğlum." diye karşılık verdi. Başımı öne eğdiğim de tekrar konuştu. "Ne o, suçlu mu hissediyorsun kendini? Yoksa kızım buralardan gitti diye kızacak mı sandın beni? Yok mudur her şey de bir hayır? Ah oğlum, ah... Ben kendime kızarım. Neler gördüm şu yaşıma kadar bir bilsen. Yine de hayrete düşerim. Bu sefer, her şey beter oldu dedim. Çok gözyaşı döktüm. Ne oldu sonuç? Ben mi daha tecrübeliymişim yoksa şu koca dünya mı neler görmüş geçirmiş şu yaşına kadar... Sorun ne biliyor musun? Biz kendimizi gerçekten büyük görmüşüz."

Rabbini Kalbinde HissetWhere stories live. Discover now