-18.Bölüm- "OYUN BAŞLASIN"

4.6K 1.4K 108
                                    

"Adını ne koydular senin?"
"Ne o, cevap vermeyecek misin?"

Kahverengi tasmasına göz gezdirdim. İsmine dair hiçbir şey yoktu. "Demek ismin yok." diye mırıldandım.
Siyah tüylü, siyah gözlü köpek öylece bakıyordu. Merdiven basamağı yeterince rahatsız etmişti. Bir saate yakın, evimin kapısının önündeki beş basamaklı merdivenin sondan ikinci basamağında oturarak vücudumu ağrıtmıştım. Kalkacağım sırada isimsiz bu köpek beni durdurmuştu. İki laflarız diye heveslensem de sanırım iyi gününde değildi ve konuşmak yerine öylece bakmayı tercih ediyordu. Pekala, artık kalksam iyi olur köpekcik. Canı yanan bir köpeğin çıkardığı yalvarmayı anımsatan sesi duymamla gözlerimi köpekle buluşturup, kalktığım basamağa tekrar oturdum.
"Hey! Hem sahibinden kaçmışsın hem de sana acıma mı bekliyorsun?"

Dikkatle bana bakıyordu.
"Kötü biri gibi mi görünüyorum?"
"Değilim tabi ki." Söylediğim cümle ile afalladım. Yaptıklarımı kısa bir şekilde gözden geçirerek konuşmama devam ettim.
"Bilmiyorum, değilimdir herhalde."
"Peki gitmemem için ismini söyle."
Sanırım kafayı yeme olayına geri dönüyordum. Karşımdaki konuşamayan bir hayvandı, konuşmayan değil. Tamam o zaman başa saralım köpekcik.

"İsimsiz olmaz dostum, bak benim bile iki tane ismim var. Gereksiz insanlar tarafından konulmuş iki adet isim." derken gözlerim çoktan devrilecek yer bulmuştu.
"Bende gereksiz bir insan olduğum için, sana bir isim koymalıyım."
"Imm..."
Parmaklarım sakallarım da gezerken iyice düşündüm. Bir an da aklıma gelen düşüncelerle gülümsedim. Alt tarafı bir köpeğe isim koyacaktım ama sanki çocuğuma isim koyacakmışım gibi davranıyordum. Kendimi o pozisyonda düşününce gerçekten komik bir haldeydim. Çok zor işti bir kere... Acaba koyduğun isimden çocuğun memnun olacak mıydı ya da tıpkı benim gibi gereksizin biri koymuş falan mı diyecekti? Sonra çık işin içinden çıkabilirsen. Yok yok, bu işler hiç benlik değildi.

"Her neyse dost, olur da konuşacağın tutarsa sakın sen de benim hakkımda gereksiz deme, anlaştık mı? " Söylediklerim ile gülümseyip "Tabi ya Dost!" diye hafiften sesimi yükselttim.
Böylelikle köpeğin adını "Dost" koymuş bulundum.
Havlaması ile gülümsemem genişledi. "Keyfin yerine geldi değil mi? Bekle burada sana bir şeyler getireyim." diyerek eve girdim. Üç gün boyunca günlerim değişik geçmişti. Farklıydı yani. Stef yoktu artık. İsmi gibi kendi de değişmişti. İlk gün normal geçti. Kitap, televizyon, telefon, müzik ve maalesef ki ilaçlar... Normal geçmesi bile anormal bir durumdu değil mi? Dün de mutfakta bir şey kalmadığını görünce alışverişe çıktım. Otobüs durağına yürürken üç kadın yanımdan geçiyordu. "Ay aman, ben onu pazardan aldım daha ucuzdu. Kazıklanmışsın kız sen?" demişti biri hafiften gülerken. Biraz daha yürüyünce bu zamana kadar pazara gitmediğimi düşünmüştüm. Sonra arkamı dönüp kadınları takip ettim. Uzunca bir yol yürüdükten sonra her yer de farklı ürünler olan ve alışveriş yapmak için koşuşturan insan selinin arasına katılmıştım. Gerçekten o kadar ucuz şeyler vardı ki... Meğer önceden hep kazıklanmışım demeden geçemiyor insan. Sebze, meyve, kahvaltılık, temizlik malzemeleri derken erkek kıyafetleri olan bir bölüme gelmiştim. Tişörtler dikkatimi çekti hemen fiyatını sordum ve gayet ucuzdu.
"Abi, bu ne kadar ucuz ya!" diye şaşkınlığımı dile getirirken masum yüzlü adamın içinden adeta aslan çıkıp kükremişti.

 "Beğenmiyorsan alma lan! Bir de dalga geçiyor!" Adama tip tip bakıp elimdeki tişörtü yerine bırakmıştım. Beni yanlış anlamıştı orası tamamdı da neden yanlış anladığı hakkında hiçbir fikrim yoktu. Eve geldiğimde yemek tarifine bakarak iki çeşit yemek yapıp temizliğe başlamıştım. Ev tozlardan arınırken arada yemeği de kontrol etmiştim. Ve ne kadar yorgun düşsem de sağ salim iki işi de halledebilmiştim. Bu konuda kadınları canı gönülden tebrik ediyorum. Ne kadar zor bir meslekti.

Rabbini Kalbinde HissetWhere stories live. Discover now