-33.Bölüm- "Yıldız"

3.1K 1.1K 99
                                    

(...)

İşimi bitirir bitirmez başımı masanın üzerine bıraktım. Ben bugüne bugün sözlü olduğum kadar işlerin birikmesi ve erken vakitte bitirmem mecburiyeti ile yorgun, gece uyumamam ile de uykusuz bir adamdım. Şimdi gidip yatağımda mışıl mışıl uyumak vardı. Kapı tıklayınca başımı kaldırdım ve gelen kişiye baktım. Şaşkındım. Mısra'nın burada ne işi vardı? Ya da gelen Mısra mıydı yoksa herhangi birini ona mı benzetiyordum? Şaşkın olduğum kadar aşıktım sanırım.

"Sözlüm..." diye tebessüm etti. Saçlarını kapatan mavi örtü tıpkı gözleri gibiydi. Diz kapaklarına kadar uzanan krem bir paltosu vardı üstünde. Lacivert kot pantolonu dar değildi neyse ki. Zeynep gibi olmasa da Mısra da kapanmıştı. Buna alışmam zaman alacak gibiydi. Öyle ki Mısra'nın bu güzelliğine bakmam daha çok zaman alacak gibiydi. Güzelliği... Mısra çok güzeldi ve bu halle evden mi gelmişti? Kaç kişi görmüştü onu! Kaç kişi bakmıştı bu masum yüzüne? Aaııh!

Ayağa kalkıp yanına doğru ilerledim.

"Nereden geliyorsun?"

Gözlerini yavaşça kısarak sorumu cevapladı. "Evden geliyorum canım."

"Birkan mı getirdi?"

Yüzüne çocuksu bir gülümse takınarak "Hayır, ne zamandır otobüse binmiyordum. Farklılık olsun dedim." diye cevap verdi.

"Ne demek farklılık olsun? Bu halde nasıl otobüsle gelirsin? Eh be kızım ya!"

Mısra çok şaşkın görünüyordu. Haklıydı çünkü bu istem dışı hareketlerime bende şaşırıyordum.

"Ne varmış ki halimde? Güzel olmamış mıyım?" diye sitemle konuştu.

"Sorun da bu ya zaten!" Bir sus oğlum ya!

Birkaç adım bana doğru gelerek "Güzel olmam, sorun mu?" diye merakla sordu.

Bana bu kadar yakınken cevap vermek işimi zorlaştırmıştı. Aramıza iki insan sığabilirdi pekala. Fakat saçma bir şekilde mesafe kısa geldiği gibi Mısra ile konuşmam da utanç vermişti.

Başımı iki yana sallayıp düşüncelerden kurtulmayı istedim. Mısra ile göz göze gelmeden masamın başına geçip kalktığım sandalyeme oturdum. Sanki doğru düzgün bir dengem varmış gibi dengesiz bir adam olup çıkmıştım.

"Tarık..." diye hoş sesi ile seslendi.

Suç işlemiş ve annesinden azar işitecek çocuk gibi ürkekçe başımı ona doğru kaldırdım.

"Seni çok özel bir yere götüreceğim." dedi heyecanla.

Ufak çaplı bir merakla "Nereye?" diye sordum. "Sürpriz." diye genişçe gülümsedi.

"Tamam canım, son bir işim var, halledip çıkalım."

(...)

Huzur evi dedikleri yerde adeta huzuru bulmuştum. Mısra ile buraya ilk geldiğim zaman biraz tedirgin olsam da şimdi o tedirginlikten eser yoktu. Yaşları epey ilerlemiş derileri katlanmış olsa da gönülleri her geçen gün tazelenmiş bu güzel insanlarla sohbet etmek, hayat hikayelerini dinlemek ve istediklerini yerine getirmek huzuru doruklarda hissettirmişti. Mısra... O ise bambaşkaydı. Bu ortamda o kadar farklı olmuştu ki... O hasta bitkin kız gitmiş, yerine sağlıklı genç bir kız gelmişti. Herkese yardımcı oluyor, herkesin dediğini pür dikkat dinliyordu. Yaşlı teyzeler ile şen kahkahasını onu çağırmak için gittiğimde duymuştum. O an ona sıkıca sarılmak, hiç bırakmamak istemiştim. Şimdi de istiyordum. Hep istiyordum. Hiç gitmesin istiyordum. Şu an elimden tuttuğu gibi hep tutsun istiyordum. Güzel insanlara tekrar geleceğimizi söyleyerek vedalaşıp çıktık.

Rabbini Kalbinde HissetOnde histórias criam vida. Descubra agora