-21.Bölüm- "Özledim"

3.7K 1.3K 73
                                    

...
Gecenin yarısı ve gözlerimden uyku akıyor. Hastanenin biraz ilerisindeki bankta dirseklerimi dizlerime koymuş, ellerimi birleştirmiş kaldırımı izliyorum. Başımı arka tarafıma çevirdim. Hastane biraz olsun görünüyordu. Hastanenin biraz ilerisindeymişim gerçekten. Buraya nasıl geldim, hiçbir fikrim yoktu.
O sözlerden sonra biraz mantığa, fazlasıyla gecenin ayazına ihtiyacım vardı. Biraz da mantıya ihtiyacım vardı sanırım. Ah... Gözlerimi devirmek istiyordum. Ne zamandır sağlığıma dikkat etmiyordum. Muhtemelen bundandı beden yorgunluğum. Ne zamandır gülmüyordum. Bundandır gönül yorgunluğum. Yüzüme çarpan soğuk hava, uykumun kaçmasına mani olmadığı gibi ihtiyacım olduğu konuya da yardımcı olmuyordu. "Rahatlama duygusu."
Belki dedim yine. Ağlarsam içimdeki sıkıntıdan, ayak ve el bileklerimdeki iplerden, boğazımdaki nice elden kurtulurum, belki. Kaybolur gider tüm bu hisler. Evet, dedim sonra. Kaybolur gider. Tıpkı küçük kız kardeşim gibi... Onu özlemiştim. Annemi, babamı, eve gelen yersiz misafirlerden, yüzlerini dahi unuttuğum hizmetlilere kadar özlemiştim. Dedemi bile... Gerçekten onu bile. İnanılmayacak bir şeydi ama durum böyleydi. Onlardan nefret etsem bile özlemiştim. Eski günlerimi çok özlemiştim. Küçük erkek çocuğu gibi, elimden oyuncak alınmış, avazım çıkacak kadar bağırıyor gibi özlemiştim. Küçük erkek çocuğu olmayı özlemiştim. Daha fazla duygusal olmak manasızdı. Hiçbir şey eskisi gibi değildi. Olmayacaktı da. Tıpkı o eski erkek çocuğu olmadığım gibi!

Telefonumu çıkarıp şefi aradım. Açmıyordu yine. Gecenin bu saatinde üçüncü arayışım olmasına rağmen, açmaması normaldi ama benim yaşadığım, hiç normal değildi. Bu yüzden Mısra olayına derhal son vermeliydim. Tekrar aradım. Kapatacağım sırada homurtulu bir ses işittim. "Şef!" dediğim sırada sesimdeki tuhaflık gözlerimin izlediği asfalta çarpıp durdu. Birazdan bir araba geçsin, mümkünse onu ezsindi. "Ne var lan!" diyen şefin sesi, benim sesimden önce ezilmeye hak kazanmıştı. Arkadan gelen müzik sesinden olsa gerek bağırma ihtiyacı hissettim.

"Konuşmamız lazım."
Bir süre müziği dinledim, sonra konuştu. "Konuş o zaman." Acelece diyeceklerimi düşündüm. Ama böyle olmazdı. "Böyle olmaz." Sonra yeniden bir sessizlik oldu. Neden böyle olmasın ki, diye düşündüm. Bu iş hemen, hem de şimdi bitmeliydi!
"Ya da olur. Bu saçmalığa son vermek istiyorum. Bu saçmalık, hiçbir şekilde kabul edemeyeceğim şekilde ilerliyor."

İnce bir kahkaha attı. O bildiğin koca adamdan ince bir kahkaha duymuştum az önce. 

"Öyle mi, gerekçen ne peki?"

"Ne olacak, senin kızının boş safsataları! Tarık ile birbirimize benzediğimizi düşünürken, o bambaşka biri çıktı."
Sesi gelmeyince kulağımı çalan şarkıya verdim. Ne derler... Damardan bir şarkı gibiydi. Sonra uzaktan şefin sesi geldi. "Tazele!"
Biraz sonra "Mesaj attığım yere gel." dedi. Tekrar bana dönmüş olmalıydı. Sesi öncekilere göre daha sakindi. Fakat ben hiç de sakin değildim. "Gelecek bir şey yok. Deli saçmalıklarıyla uğraşamam. Kararım kesin." diye atıldım. "Kızım hakkında doğru konuş lan!" dedi ve birkaç küfür daha ekledi. Sanırım sakin olmalıydım. Az önceki hallerine göre sert, onu tanıdığım günlere göre oldukça sinirliydi. Kızı söz konusu olduğu için bu kadar sert olabilirdi tabi. Kesinlikle sakin davranmalıydım.

"Tamam, geliyorum." diyerek kapattım telefonu. Biraz sonra geçen taksilerden birini durdururken, mesajı okudum. Taksiciye tarifi verip, konuşacaklarıma odaklandım. Nihayetinde adama borçluydum ve ikna edecek olan taraf bendim. Öyle ya da böyle, dedem dediğim herifin inandığı tanrı, Selim ile Sami'nin inandığı tanrı olsa bile, Mısra'nın o saçmalıklarını kabul edemezdim. Yalandan dahi olsa kabul etmezdim. Bu şartlarda bu oyunculuğa, devam edemezdim.

Girdiğim meyhaneye iğrenç bakışlar atıyordum. Pislik yuvasıydı. Kötü kokular, değişik tipler... Kulağıma dolan hoş sesin sahibi şefi ararken görüş alanıma girmişti. Güzel sesli şarkıcı. Güzel sesli, güzel saçlı, güzel kadın... Görünüşe göre onu izleyen adamlar da benimle hemfikirdi. Kadın da bir hayli mutlu görünüyordu, kendini bu avını bulmuş kaplan misali bakan gözlere sergilerken... Aaııh! Ne saçmalıyordum ben? Silkelenip kendime gelmeliydim artık. İnsanların yaşam tarzlarını bu şekilde yargılayan biri değildim ben! Kadın güzeldi ve işini yapıyordu. Hepsi bu.

Rabbini Kalbinde HissetWhere stories live. Discover now