-43.Bölüm- "Kaldığın Yerden"

2.3K 297 46
                                    

(...)

"Selamun aleyküm!"

Açılan kapının ardında beyaz saçları, beyaz sakalları, beyaz yüzü ve neredeyse hiç silinmeyen tebbesümü ile Orhan amca bizlere bakıyordu. Gözleri hepimizin üzerinde tanımak maksadıyla gezindi ve gülümsemesi genişledi.

"Aleyna aleyküm selam! Evlatlarım gelmiş, hoş gelmiş!" diyerek içeri girmemiz için kapıyı sonuna kadar açtı. Ayakkabılarımızı çıkarırken Zehra çoktan "Ben de geldim dedeee!" diye bağırarak kucağına atlamıştı Orhan amcanın. O da zorlanarak kollarıyla sardı, hasretle başından öpüp yavaşça yere bıraktı.

"Hoş geldim ay yüzlü torunum benim."

Hasta görünüyordu. Her zamanki hali değildi ama yine de dik durmaya çalışıyordu yaşlı adam. Yaşı ilerlemiş, ilerledikçe iyiden iyiye hareketleri sınırlanmıştı. Sarılıp oturma odasına geçtik. Duvarlara tutunarak yürümesinden ötürü bizden önce Sami koluna girdi.

"Yardım edeyim amcaların bir tanesi!"

"Et bakalım evlatların en sevimlisi. Ne çok özlemişim seni..."

"Bir de bana sor amcam, bir de bana..."

"Bilirsin ya, sefası olmayan derdin cefası olmaz Sami'm." diye tebessüm etti Orhan amca.

"Öyle amcam, bunu büyüdükçe daha iyi anlıyormuş insan." diye konuştu Sami hüzünlü ve tam bir yetişkin edasıyla.

Beraber salona geçtiğimizde "Kusura bakmayın evlatlarım. İhtiyar adamın evi de böyle olur anca." dedi mahcup halde. Ev şaşırılacak derece de temizdi ve sadece koltuklardan birinde yatması için yastık ile yorgan vardı.

Toplamaya yöneldiğinde elinden aldım ve koltuğa oturmasına yardım ettim.

"Ne varmış evinde amca? Gayet de temiz. Asıl sen kusura bakma, habersizden geldik." dedi Selim.

"Önceden haber vermek mi vardı, hem ben babanız sayılırım, geleceksiniz tabi!" diye kızdı, güldü ve aniden kuvvetli bir şekilde öksürdü. Öksürüğü dinince "Hastaymışsın amcam, neden söylemedin?" diye sitemle sordu Selim.

"Hastayım ama evimde bakıcım var çocuklar. Ne diye rahatınızı bozayım?" diye mutlu bir şekilde konuştu.

"Bakıcı mı tuttun kendine amca? Biz ne güne duruyoruz! Gerçi sen de haklısın, iş güçten dolayı uğrayamadık birkaç gündür. Kusurumuza bakma..."dedim önce sitemli sonra mahcup çıkan sesimle.

"Öyle şey mi olur evladım, ne kusuru! Hem yıllardır içimi acıtan yaram iyileşti benim. Kızım döndü evine. Başbaşka döndü hemde. Tıpkı çocukluğundaki gibi geri döndü. Rabbim dualarımı kabul etti çok şükür. Zamanı önceden değilmiş demek ki. Birkaç gündür benimle o ilgileniyor Allah razı olsun. Vücudum halsiz, ihtiyarlıktan olsa gerek hasta ama şu birkaç gündür kalbim çok mesut çocuklar. Asıl bu mesut halimden sizi haberdar etmediğim için siz kusuruma bakmayın."

Sevinçle birbirimize baktık. Orhan amcanın anlatırken ki heyecan ve mutluluğu elle tutulur cinstendi. O mutlu olduğu için bizde mutlu olmuştuk. Hem de bir gencin daha saadete ermesinin sevincini yaşıyorduk. Orhan amca bir yetişkini bir çocuğa benzetiyorsa o yetişkin günahlarından dolayı Allah'tan af dilemiş, yalnız Allah'a yönelmiş demektir. Bir zamanlar benim için de söylemişti. Dün gibi hatrımdaydı sesi, kelimeleri ve bende bıraktığı ferahlığı...

"Şimdi bir çocuğun tebessümü kadar masum, bir ihtiyarın kendini ölüme hazır hissetmesi kadar mesutsun."

Şüphesiz öyleydim. Ben her Allah'ı anışımda öyleydim. Ne zaman ki Rabbimden uzaklaştığımı hissetsem bir çocuğun ağlaması, bir ihtiyarın korkusu sarıyordu ruhumu. Bu halden arınmak için secdeye koşardım hemen. Rabbime en yakın olduğum yer, benliğimi unuttuğum yer...

Rabbini Kalbinde HissetWhere stories live. Discover now