-42.Bölüm- "Özlemek"

2.3K 317 61
                                    

5 yıl sonra...

Özlüyorum.

Bakışını, gülüşünü, sesini, kokunu...

Sözlerini, gözlerini, kalbinin atışını...

Ağlayışını, dokunuşunu, ellerinin birleşip Allah'a yalvarışını...

Minik bedenine ait minik kalbine sığdırdığın sevgini...

Özlüyorum, seni.

İnan bana öyle basit bir özleme de değil bendeki. Gerçi özlemenin basiti de olmaz ya. Yine de en çok ben özlüyormuşum gibi geliyor. İki göğsümün arası sıkışıyor geceleri. Soluk alıp veremiyorum, nefesim daralıyor. Hayalin düşüyor gözlerimin önüne, ardından yavaş yavaş kayboluyor. Sonra mezarına toprak atan ellerime bakıyorum. Tuttuğun ellerime... Hemen sonra bir uyku ağırlığı basıyor. Gözlerimi kapattıktan sonra bir daha açmayacağım uykuyu arzularken buluyorum kendimi. O ara uykuya dalmış oluyorum. Dua etmeyi de unutmuyorum tabi. Biliyorsun ya, aynı dua... Dünyamda yüzüne doyamadığım seni, rüyalarımda görmek...

Gelmeyeceğini bile bile her uyandığım güne, seni yanımda bulmak için açıyorum gözlerimi. Aynı yatağı paylaşmadık, aynı yastığa baş koymadık ve hiç seninle uyanmadım ama sanki ben aslında hep seninle yaşlanmışım gibi. Öylesine bir duygu, öyle bir eksiklik...

Bugün de geldim işte. İşten geldiğimde kapımı senin açacağının hayalini kurarken, işten vakit ayıramayıp mezarına dahi zor geleceğimi düşünmedim hiç. Evin de, evimizde hiç rahat etmediğin, edemeyeceğin kadar rahatsın orada biliyorum. Rabbim rahmetini senden hiç esirgemesin.

Ah sevdam...

Bilindik şu ki dünya bir han, biz bir yolcu. Konaklayıp gideceğiz elbet ait olduğumuz yere. Her ne kadar seni geç bulup erken kaybetsem de bunca insan arasından seni tanıdığım için en büyük iyikimsin. Kalıcı olmadığımız şu dünyada bana kalıcı miras bıraktığın için Rabbim senin günahlarını bağışlasın. Cennetiyle müşerref kılsın. Amin...

Kuran-ı Kerim'i okuyup duamı ettikten sonra toprağın üzerini temizledim ve yavaşça ayrıldım oradan. Geçmez dediğim her şey geçti şu dünyada. Rabbim acıma dayanmam için sabır bahşetmişti bana. Hala yarımım, hala eksiğim, hala o günün etkisindeyim ama şükrolsun ki Allah'a, başıma gelenlerin hepsinin Allah izin verdiği için vuku bulduğunun bilincindeyim. Bu yüzden biraz olsun diniyor acılarım...

Arabamı sahil kenarına çekip güneşin batmasını seyrettim biraz. Etraf kızıllaştı. Deniz akşam olacağını sezdi ve az esen rüzgardan destek alıp dalgalandı. Kuşlar uçtu, bir yerden bir yere. Gökyüzü yavaştan karardı o esnada. Karanlık oldu her taraf. Işıklar aydınlatmaya çalıştı aynı anda. Bu arada insan doldu sahil kenarına ve taşacak gibi oldu. Bu kalabalıkla beraber sesler çoğaldı. Kahkahalar havada uçtu. Çocuklar koşturdu bir yandan. Bebekler ise huzursuz oldu kalabalıktan, ağladı. Bebek ağlamasına çok benzeyen kedilerin sesi de eşlik etti bu duruma. Ve işte vakti geldi, bir ses yükseldi semaya.

"Allah-u Ekber! Allah-u Ekber!"

Biraz ilerde bir ağacın altında oturan gençlere kaydı gözüm o ara. Kızlı erkekli beş altı kişilik bir gruptu. Bir şeyler konuşup gülüşüyorlardı. Biri elinde gitarı ile uğraşıyordu. Çalmıyordu, sanırım akordunu düzeltiyordu. Belki de ezanın bitmesini bekliyordu. Ezan bitecekti,çalacaktı ve eğlencelerine eğlence katacaklardı. Eğleneceklerdi,saat geçecekti. Eve gideceklerdi ve yatıp uyuyacaklardı. Bütün günü bu şekilde geçmiş bir insan, elbet bir gün ölecekti.Hesap gününde yaptıkları bir bir dizilecekti karşılarına.Cehennem değil korkulacak olan. Eve geç kalınca annene babana nasıl hesap vereceğini düşünüp korkarken, seni yaratanın istediğini yapmadığında nasıl hesap vereceğinin endişesini dahi duymamaktı korkunç olan. Dünyadaki asıl amaçlarını unutan bir neslin bir avuçluk örneğiydi izlediğim.

Rabbini Kalbinde HissetWhere stories live. Discover now