-35. Bölüm- "Karmakarışık"

3K 1K 158
                                    

(...)

"Selamun aleyküm." demesi ile gülümsemesi bir oldu. Ayağa kalkıp düşüncelerden kurtulmaya çalışarak bende gülümsedim. "Aleyküm selam, hoş geldin papatyam."

Utançla başını yere eğdi. "Papatya mı?" diye tebessümle sordu.

Sandalyesini çekip oturmasını bekledim. Ardından bende yerime geçtim. "Papatya..." diyerek hala eğik olan başını kaldırmasını bekledim.

Yavaşça kaldırdı ve yüzüme baktı. "Sevmez misin papatyaları?" diye ekledim sonra.

Gülümsemedi. Gülümsemesi genişledi. Sonra bir an da yüzü düştü, gözleri kısıldı. "Gitmeden önce bahçenizdeki papatyaları koparmıştın bana vermek için."

Bunun için mi moralini bozmuştu? Merakla sordum. "Peki neden bu durum hoşuna gitmemiş gibi?"

Yüzü daha solgun bir hal aldı. Öyle ki ağlayacak gibiydi. "Ben... Sonrasını hatırlayamıyorum Tarık. O papatyalar..." Belki onun için kısaydı ama benim için uzun bir süre denilecek kadar bekledi.

"O papatyalar?" diye devam etmesi için tekrarladım.

"O papatyalar, defterimin arasındaydı."

Sanki benimle konuşmuyor gibiydi. O kadar yoğundu ki kafası, şu an bir şeyler hatırlamak pahasına her şeyi verecek gibi duruyordu. O kadar çaresiz, bir o kadar inatçı...

"Hatırlamadığını söylemiştin ama." dedim sanki karışmış kafasını daha çok karıştırmak istiyor gibi. Konuyu kapatmam gerekirdi, halbuki!

"Bir an da hatırladım. Fakat defterimin arasında o papatyalar yok." Gözlerinin dolduğunu fark edince "Düşmüştür belki canım, sana daha çok papatya alacağım. Hadi düşünme şimdi, çok acıktım ben." diye gülümsedim. Ardından elini tutmak için elimi kaldırdım. Fakat sonra...

Sonra kalkan elimi yukarıya tutarak garsona seslendim. "Bakar mısınız?"

"Sözlü olmak demek her şeyi yapabileceğimiz anlamına gelmez abi, dikkat edelim bu hususlara!" Selim'in birkaç gece önce dedikleri kulağıma dolmuştu. Hatta o kadar dolmuştu ki garsona seslenirken sesimin çıkıp çıkmadığından şüphe duymuştum.

"Tamam canım." diye gülümsedi Mısra. "Ne olursun papatyalar gibi kaybolma, hep yanımda ol." diye ekledi sonra. Sözünün üstüne söz söylemeyip gelen garsona verdim dikkatimi. Menüleri alıp neler yiyebileceğimize göz attık. Ardından siparişi verdik. Yemeği yedikten sonra konuşacağım, başka çaresi yoktu. Bu yalan büyüdükçe büyüyor, beni esir alıyordu.

Ve ben Mısra'nın güzel yüzüne her baktığımda, acı çekiyordum.

(...)

Güzel bir yemeğin ardından tatlılara geçmiştik.

"Canım..."

Gözlerimi Mısra'ya çevirdim. "Efendim canım?" diye karşılık verdim.

"Bir sorun mu var? Geldiğimden beri pek düşüncelisin."

Kafamdaki soru yığını neyse ki dışarıdan görünmüyor diyordum ki görünmese bile kokusu gidiyormuş. Önümde iki seçenek vardı şimdi. Bir sorun olmadığını söylemek ya da sorunun ne olduğunu söylemek.

"Var papatya. O kadar sorun var ki..."

"Sana yardımcı olmak isterim. Benimle paylaşır mısın?" diye sordu merakla. O, bu kadar iyiyken yaptığım kötülüğün boğazımı sıkması normaldi.

"Seninle hepsini paylaşmam gerekiyor. Hem de hepsini..."

"Seni böyle hiç görmemiştim Tarık, gerçekten senin için endişeleniyorum."

Rabbini Kalbinde HissetWhere stories live. Discover now