-12.Bölüm- "Teselli"

4.2K 1.5K 65
                                    

Söylenilen ilahi medyadadır.

İçimdeki ürperti ile birlikte gözümü araladım. Soğuktu. Üşümek ne kelime, donuyordum. Ellerimi çapraz yaparak kollarımı ovaladım. Gözlerimi aralayabildiğim de beyaz bir köpek gördüm. Bu, çok şirin bir köpekti. Nasıl, kardeşler eve köpek mi almış! Sanırım rüya görüyordum. Ellerim bu sefer de gözlerimi ovalamak için yüzüme gitmişti. Acıyla elimi geri çektim. Sol gözümün altı şişmişti ve acısı son dozdu. Ama neden? Gözlerimi ovalayan ellerim, şakaklarıma gidiyordu şimdi de. Başım... Of! Bu ne tür ağrıydı böyle. Gözlerim tam olarak açıldığında karşıdaki evlere baktım. Yaslandığım duvar da tanıdık değildi. Aıhh, ne işim var benim burada! Yeni doğan güneşin evlerin arasından yüzümü bulması ile aklım yerine geliyordu sanki.
Off! Dün gece içmiştim. Sonra... Sonra? Ahh sanırım oradan çıkınca kusmuştum. Tamam, peki sonra?
Ze zeynep... Yeşil gözler. Ah! Lanet olsun! Ben ona sarılmıştım!

Yukarı çekilmiş dizimi de indirip doğrulmaya çalıştım. Aıhh... Başım ile vücudum benden habersiz yarış mı yapıyordu! İkisi de ağrıya ağrı demiyorlardı. Sami olsaydı ağrıya ağrı demiyorsa Muş desin, komşular hem, diye saçmalar güldürürdü şimdi. Belli belirsiz bir tebessüm belirdi yüzümde. Selim! Hay... Aklıma gelen bütün küfürleri savuruyordum. Bir ise yarıyor muydu peki? Ben... Lanet olsun ben ne yapmıştım böyle! Gözüm... Zeynep'e sarıldığım da Selim görmüştü ve yumruk atmıştı. Bir dakika, ne yaptım dedim ben? Zeynep'e mi sarılmıştım? İyi de neden? Bilincim yeni gelmesiyle beynim olanları yeni kavrıyordu herhalde. Ahh... Başka ne yapmıştım, ne demiştim? Lanet olsun sana Stef! Düşün, düşün... Selim beni öyle gördü. Selim beni Zeynep'e sarılırken gördü! Kahretsin. Geberip gitseydim de dün geceyi yaşamasaydım!

Beynimin geç algılaması ile bedenim daha yeni ayaklanabilmişti. Koşmaya başlayınca sabah rüzgarı yüzüme gerçekler gibi çarpmıştı. Ağrıyı tırnaklarıma kadar hissederken, koşmayı doğru düzgün başaramayan bacaklarım, sadece bir umuda bakıyordu. Bir umut... Telafisi olamazdı, kabul. Ama bu kadar basit olmamalıydı. Güneş doğmak için uğraşırken şimdi de sanki içimdeki yangını biliyormuş gibi benden uzaklaşıyordu. Bir de ben yakmayayım dercesine... Ama ben üşüyordum. İçim yana yana kül olmuş hissi verse de buz gibiydi. Bunun yanında vücudumun üşümesi umrumda bile değildi.
Diyorum ya, bacaklarım dahi bir umuda bakıyordu. Yoksa çoktan kendilerini yola savuracaklardı. Bir umuttu işte...

Nerdeyim tam kestiremiyorum. Nerelere gelmiştim o kafayla... Şu market, mahallenin ne tarafında kalıyordu. Düşünmeme dahi izin vermeyen vücudum kendini yokuşa doğru çevirmişti bile. Tabi ya... Üç sokak vardı. Hadi Stef, biraz daha hızlı. Belki bir şeyleri düzeltmek için çok az vaktim vardır. İç sesim bana küfretmekle meşguldü. Beynim olanları daha detaylı hatırlamak için uğraşırken, başım tüm ağrısını her adımımda artırıyordu. Sonunda evi görebilmiştim. Geç kalmış olamazdım. Belki kendimi affettirebilirdim. Adi herif, hangi affetmeden bahsediyorsun!

Cebimde anahtarın varlığını hissedince kapıya yaklaştım.  Açılan kapı ile kalbimin ritmi de değişmişti. Neydi bu? Korku, endişe, heyecan, çaresizlik? Dönüp dolaşıp yine çaresizliğe gelmiştim. Çünkü lanet adamın tekiydim!
Topla kendini, hadi...
"Selim." Yüksek çıkan sesim, korku barındıran yükseklikteydi. Ayakkabılarımı çıkartırken ağrılarıma dişimi sıkarak cevap veriyordum. "Sami!" Cevap yoktu. Sakin olmalıydım. Sakin olup mantıklı düşünmeliydim. Bugün Pazartesi ve okul var. Evde olmamaları normaldi. Şimdi odalarına gideceğim ve her şeyin normal olduğuna şahit olup akşama kadar kendime küfür edecektim. Akşam Selim gelince, küfre devam ederdi. Etsindi. Aslında o küfretmezdi ama olsun. Bağırsın yine yeterdi. Çünkü susması beni diri diri gömerdi. Bilinçli olmadığımı söyleyip tatlıya bağlardık. Sahi gerçekten bağlar mıydık? Merdivenlerden çıkan beden, bana ait değildi sanki. Zorlukla kapıyı açan el, odaya adım atan ayak, etrafa korkuyla bakan bir çift göz benim değildi. Bu, bu ben değildim. Ben ne ara böyle olmuştum? Bir insanın en çaresiz cümlesi, kesinlikle bu olmalıydı. Ve berbat ötesiydi!

Rabbini Kalbinde HissetWhere stories live. Discover now