Bölüm 10 : Harabe ev

5K 382 32
                                    

İki gün sonra

- Hifa iyi misin ? Kendine gel.

Bedenimin sarsılması ve gelen uğultu dolu seslerle gözlerimi araladım. Başım sert bir yere hızla çarpmış gibi ağrıyordu. Elimi haraket ettirip olduğum yeri kontrol ettiğim de okul bahçesinde iki seksen yattığımı fark ettim. Kollarımdan tutan Anıl ve Aybegüm ' ün yardımlarıyla dogruldum. Nasıl oldu da düştüm hiç bir şey anlamamıştım. En son aklım kalbimin fatihindeydi. Tabi beynim devrelerini dış dünyaya kapatınca yürümeyi unutup düşmüştüm.

Yerden yavaşça kaldırılıp banka oturttulduğum da iki cift göz merakla açılmış bana bakıyordu. Merak duygusunun arasında korkuyu da sezebiliyordum. Biraz kendime gelsem de başımın zonklaması 7.5 şiddetinde deprem gibi devam ediyordu.

İki gündür Kuzey ' i göremiyordum. Okula gelmiyordu. Hastane de yoklardı. Tabi numarası olmadığı için de arayamıyordum. Okulda hiç arkadaşı olmadığı için numarasını isteyebileceğim kimse yoktu. En son beni eve bırakmış ve annesinin yanına hastaneye dönmüştü. Kelebeklerin uçuştuğu mideme kraplarım girmesini sağlayan maskeli çocuğun notu aklıma geldikçe delirecek gibi oluyordum.

İki gündür rutin olarak yaptığım ağlama işine yeniden başvurdum. Gözlerimden süzülen yaşlarla oturduğum bankdan kalktım. Oturduğu mahalleyi biliyordum oraya gidicektim. Anıl'la Aybegüm'ün sorularına hiçbir cevap vermeden yürümeye başladım. Onu bulmalıydım. Hızlı adımlarla yürürken maskelinin ona bir şey yapmış olma düşüncesi beyin hücrelerimi kemiriyordu.

Okulun kapısından çıkarken arkamdan gelen carlama seslerine aldırış etmedim. Kafam da dönen binbir çesit kötü film senaryolarıyla "Dersaadet" in yolunu tuttum.

* * *

Mahalleye girdiğim de hava hafifden kararmaya başlamıştı. Karanlık ürpertiyordu. Hele de bu mahalle de ise yalnızca ürpertmekle kalmıyor , korkudan dizlerimi titretiyordu. Etrafta meraklı gözlerle bütün vücut hatlarımı inceleyen bir çok serseri vardı. Onları fark ettikçe adımlarım sıklaşıyordu. Arkamdaki adım seslerini duyabiliyordum. Okul eteğime yeni ürettiğim küfürleri gönderirken iyice hızlandım.

Mahalleden bütün evleri eskiydi. Bir çoğu da terk edilmiş... Ama bir tanesi tam bir harabeydi. Korku filmlerinde ki lanetli evleri andırıyordu. Arkamda ki ayak sesleri iyice yaklaşmıştı. Aralarında ki igrenç konuşmaları duymamaya çalışsamda çok net duyabiliyordum.

- Yolunu şaşırmış sutün

- Düzmeye ağzından başlıcam (!)

Korkudan gözlerim doluyordu. Koşmaya başlasamda bir faydası olmayacağından emindim.

Bahsettiğim harabe evin önünden tam geçmiştim ki birinin saçlarıma yapışmasıyla acıyla bağırarak durdum. Saçlarım kökünden koparılmak istenircesine lanetli eve çekiştiriliyordu.  Tekmelerimi insan görünümlü hayvana sallasam da hiç faydası olmamıştı. Harabe evin içinde bir odaya girdiğimiz de beni bir paçavra gibi duvara fırlattığın da sırtımı duvara çarpıp yere düştüm. Canım çok yanıyordu. Ama ağlamanın sırası değildi.

Karşımda duran üç mahlukatdan en iri olanı üzerime doğru gelmeye başladığında geriledim

- Bırakın beni !!

İğrenç kahkahası odada yankılanırken dibime kadar gelmişti.

- Davut (!)

20'li yaşlarda biri daha yanıma geldiğinde gözyaşlarım özgürlüğünü ilan etmişti.

- Tut (!)

Davut adındaki diğer hayvan ayağa kaldırıp kollarımı duvarda sabitlerken iri adamın elleri göğsümde dolaşıyordu. İşaret parmağını düğmelerin başladığı yere koyup aşağı indirdiğinde tüm düğmeler yere düşmüştü. Bağırmam, çığlık atmam hiçbir işe yaramıyordu. İçime atlet giymediğim güne lanet etmiştim. Göğsüme kondurduğu öpücüklerle hıçkırıklarım boş odada yankılanıyordu. Elleri eteğime indiğinde çorabımla beraber aşağı indirdi. Tekmelerimi savurduğum bacaklarımı duvara sabitleyip kasıklarıma ıslak öpücükler bıraktı. Bedenim bacaklarıma ağır geliyordu. Onların iğrenç kahkahalarına benim hıçkırıklarım eklendikçe daha da ağlayasım geliyordu. Beynimin uyuştuğunu Hissediyordum. Korkudan, yaşadıklarımdan başım dönüyordu. İri yapılı hayvan boynumu emmeye başladığında var gücümle ayağımı erkekliğine geçirdim. İnleyerek iki büklüm olurken kollarımı duvarda tutan şerefsizden kurtarmaya çalıştım. Öyle sıkı tutuyordu ki bileklerimin kopacağını hissediyordum.

VİMALAKde žijí příběhy. Začni objevovat