Bölüm 19 : Kan

4.7K 258 22
                                    

Siren sesleri ile ahenkle artan hıçkırık sesim birbirine karışmıştı. Beni ambulansa almak istemeseler de ben zorla binmiştim. Kuzey ' in yanında olup elini hiç bırakmamam lazımdı. Gözlerimden akan yaşlar kucağıma doğru intihar ederken , yanaklarımdan yenileri süzülüyordu. Kuzey ' in elini daha sıkı tutmaya başlamıştım. Sanki elini daha çok sıkınca iyi olacak gibi hissediyordum.

- Hanımefendi arkadaşınızın kan grubu nedir ?

- Be...ben bilmiyorum ki .

Görevli kafasını iki yana sallayarak yan tarafında ki küçük çantadan bir alet çıkardı. Kuzey ' in elinden elimi ayırarak aleti Kuzey ' in parmağına batırdı. Görevli bir şeylerle uğraşırken ben yeniden ellerimi Kuzey ' in elleriyle birleştirdim. Bu sırada görevli eline telsize benzer bir sey alıp anons geçmeye başladı.

- A Rh + kana ihtiyacımız var acilen temin edilsin lütfen. Hastanın durumu kritik.

Üst üste geçilen bu anonsu ambulansda ki diğer görevlinin " Hastayı kaybediyoruz " demesi son buldurmuştu.

- Hayır Kuzey gidemezsin (!) Beni bırakıp gidemezsin. Gitme lütfen Kuzey. Bırakma beni (!)

Görevlinin " Hastayı kaybediyoruz " cümlesiyle kollarımı Kuzey ' in yaralı bedenine dolamıştım. Kuzey ' in kanının ıslaklığını hissetmiştim. Tam da kalbimin üzerinde... Görevli " Hanımefendi lütfen işimizi zorlaştırmayın , hastanın hayatı tehlikede " diyerek beni kollarımdan tutup Kuzey ' den ayırdı. Elimden hiç bir şey gelmiyordu. Sevdiğim, gelecek hayali kurduğum adam gözlerimin önünde ölüyordu...

* * *

Ambulans aniden durmuş, kapıları açılmış ve sedye hızla aşağıya indirilmişti. Kendi aralarında bir şeyler konuşarak Kuzey ' in olduğu sedyeyi hastaneden içeriye girdirdiler. Peşlerinden koşarak onlara yetişmiştim. Kuzey ' in elinden tutup onlarla birlikte yürümeye başladığım da bir hemşire beni Kuzey ' den ayırarak " Hanımefendi bırakın lütfen acilen ameliyata alınması lazım " dedi. Sedye ameliyathaneye girip kapı kapanırken , daha önce Kuzey ' e dile getiremediğim cümleyi fısıldadım

" Seni seviyorum "

Bacaklarım daha fazla 55 kiloluk bedenimi taşıyamamış ve deprem anında ki çürük bina gibi yere çökmüştü. Hiç bir sey yapamıyor sadece hıçkırarak ağlıyordum. Sanki ağlamam Kuzey ' i kurtaracak gibi...

- Hifa , kuzum

Yere diz çökerek sımsıkı sarılan Aybegüm ' ü onun beni sıktığından daha çok sıkarak sarıldım ve imkanı varmış gibi kendimi daha çok ağlamaya bıraktım.

Aybegüm de bende deli gibi ağlıyorduk. Anıl daha fazla dayanamamış olacak ki ikimizi de kolundan tutup yukarı kaldırdı.

- Kızlar lütfen, ağlayarak Kuzey ' e hiç bir yardımınız dokunmaz . Sadece hastanede ki diğer insanları rahatsız ediyorsunuz.

Anıl bizim aksimize çok daha rahattı. Sanki Kuzey ' in iyi olacağına emin gibiydi. Zaten o olmasa benim aklıma ambulans çağırıp Kuzey ' i hastaneye getirmek bile gelmezdi. Sadece olduğum yerde ona sarılarak ağlardım. Anıl iki eliyle yüzümü kavrayıp baş parmaklarıyla gözyaşlarımı sildi.

- Hifa simdi söyle bana ambulansta gelirken Kuzey ' in durumu hakkında bir şey söylediler mi ?

- " Çok kan kaybediyor " bunu dediler.

- O zaman kan lazım olucak. Kan grubu neymiş öğrenelim

- A Rh .... Bu.. bu benim kanım.

- Hifa dur bir dakika pozitif mi ? Pozitifse benim kanımla aynı.

Anıl ' ın sorusuna aldırmadan ameliyathaneye doğru koşmaya devam ettim. Kapının önünde durduğum da içeriden bir hemşire çıktı ve telaşlı bir şekilde " A Rh + kan bulmamız lazım " dedi.

- Be-Benim kanım o ben verebilirim.

Bu cümlemin ardından hemşire beni baştan aşağıya süzüp, " Hanımefendi siz iyi görünmüyorsunuz, verebileceğinize emin misiniz? " dedi. Tam ağzımı açıp hemşireye " dalga mı geçiyorsun tabi ki vericem " diye çemkirecekken Anıl araya girdi.

- Benim kanım A Rh +

Aybegüm beni sandalyelerden birine oturturken Anıl ve hemşire de hızla koridorun sonuna doğru ilerlediler. Başımı Aybegüm ' ün omzuna koyup ameliyathanenin kapısına bakmaya başladım. Gözyaşlarım benden habersiz özgürce yanaklarımdan süzülmeye devam ediyordu.

Saniyeler günler, dakikalar haftalar , saatler yıllar gibi geçiyordu. Akrep yelkovanı kovaladıkça karnıma giren ağrılar dayanılmaz bir hal alıyordu.

Sonunda ameliyathanenin kapısı açılmıştı. Doktorun yanına üçümüz birlikte gittik. Biz daha sormadan doktor " 4 saatlik zor bir ameliyattı , hastamızın durumu kritik yoğun bakıma alıyoruz" demisti. Gözlerimi doktorun gözlerinden kaçırıp yere indirmiştim . Doktorda yeterli olduğunu düşündüğü açıklamayı yapıp gitmişti. Bir kaç dakika sonrada Kuzey sedyenin üstünde ameliyathanenin kapısında görünmüştü. Yanına gidip elini tuttum yoğun bakımın kapısına kadar onunla birlikte yürüdüm. Daha sonra aramıza giren cam bizi ayırmıştı. Kuzey ' in soluk teni canımdan can götürüyordu.

* * *

Aybegüm ' ün omzuna başımı koymuş camdan Kuzey ' i izliyordum. Anıl ' ın seslenmesiyle ikimizde ona döndük. Elinde iki bardakla yanımıza gelmişti. Bardakları bize uzattı. İçmek istemesem de ısrar etmişti. Bardağı elime alıp tekrardan Kuzey ' e döndüm. Anıl elini belime atarak bana sarılmıştı.

- Iyileşecek değil mi Anıl ?

- Tabi ki iyileşecek, unuttun mu Kuzey güçlüdür. Küçücük bıçak ona ne yapsın ?

Evet Kuzey güçlüydü. Anıl bunu inanarak söylemişti ama " Küçücük bıçak ona ne yapsın " kısmını kendisi bile tam inanmayarak söylemişti. Bunu benden gözlerini kaçırmasından anlamıştım.

Kulağıma dolan kapı açılma sesi ile gözlerimi Anıl ' dan alıp yoğun bakımın kapısına baktım. Doktor ve 3 hemşire Kuzey ' in yanına girip kapıyı kapatmıştı. Kapıya koşup içeri girmek için zorlamıştım ama gelen kilit sesi çabamı boşa çıkarmıştı. Tekrardan eski konumuma dönüp bu sefer de camı yumruklamaya başladım. Beni durdurmaya ne Aybegüm ' ün ne de Anıl ' ın gücü yetiyordu.

- Kuzeyyy (!)

Doktor ellerini üst üste birleştirmiş Kuzey ' in göğsüne bastırıyordu. hemşirelerden bir tanesi donuk bir ifade ile yoğun bakım camının perdesini indirdi. Artık Kuzey ' i göremiyordum....

VİMALAWhere stories live. Discover now