Giriş | 1. Kısım

75.8K 1.1K 157
                                    

Bradford, 2000

Beni izleyen gözlerden kaçabilme şansım varmış gibi, mızmızca Joji’ni arkasına saklandım. Bu yaptığımla yüzünü endişeli bir gülümseme sarmıştı ancak tek yaptığı eğilip beni kucağına almak olmuştu. Birlikte kalabalığa ve şüpheli gözlere döndüğümüzde dudaklarımı büzdüm. Çok fazlalardı. Gerçek bir aile gibilerdi, yuvadakinin aksine tek bir annenin peşinden koşan bir sürü çocuk yoktu. Birkaç tane anne ve birkaç tane çocuk vardı. Ama benim dikkatimi yalnızca bir tanesi çekiyordu. Sebebini bilmiyordum. Gözlerindeki adını koymayı beceremediğim yeşili andıran renk, ya da onlarla tezat oluşturan simsiyah ve upuzun kirpiklerinin arasından bana diğerlerinin aksine rahatsız bir şüpheyle değil de, sevimli bir merakla bakıyor olması olasıydı.

“Ve bu da, Effie.” Dedi Joji, bakışları önemsemeden. Bana bahsettiği şekilde toplanan aileden ilginç bir uğultu yükselirken, çocuk yanımıza gelmişti.

“Onunla oynayabilir miyim?” diye sordu bana değil de, Joji’ye bakarak.

Dudağımı kemirip, kollarımı Joji’nin etrafına sardım; beni bırakmasını istemiyordum.

Bu yaptığıma gülümseyerek beni yere, çocuğun hemen karşısına indirdi. Biraz ötemizde kendi ismini duyduğundan yanımızdan uzaklaşmıştı.

Dudaklarımı büzüp, ellerimi önümde birleştirdim ve çocuk beni –özellikle gözlerimi- bir şey anlamak ister gibi süzerken sıkıntıdan iki yana sallanmaya başladım. Yuvadaki gibi bunun saygısızlık olduğunu söyleyecek birini bekledim ama kimseden bu konuda ses çıkmıyordu.

“Ben Zayn,” dedi sonunda. Gözlerimi irice açarak bana uzattığı ele baktım. Ne yapmak istiyor olabilirdi?

 Boğazımı temizleyip, bir şekilde ona iyi görünmeye çalıştım. “Ben de, Effie.”

Anlam veremediğim elini boşta bekletmek yerine uzanıp, kucağımda birleşmiş ellerimden tekini tuttu. “Seninle oynayabilir miyim?”

Dudaklarımı aralayarak güldüm. Başımı abartılı hareketlerle sallayarak onu onaylarken, bir yandan da beni nereye gittiği konusunda bilgi sahibi olduğu ortada olan patikaya doğru sürüklemesine izin veriyordum.

Henüz altı yaşındayken geleceğime dair bir şeyleri –özellikle rüyalarımı- süslemeyi başaran bu çocuğun, Zayn’in, hayatımda oynayacağı rolden tamamen habersizdim.

***

Haziran 2010, Bradford

Bunun kaçıncı olduğunu bilmesem de, derin bir nefes alırken kalbimin düzensiz atışlarına son vermeye çalıştım. Tamam, on yılın ardından Bradford’da bir yaz geçirmek heyecanlı sayılırdı; lakin tüm bu aptalca kalp krizi semptomlarına sebebiyet verecek kadar değil.

“Ef,” Joji’nin sesiyle gülümsemeye çalışarak ona döndüm. “Pekala, sorun çıkmayacak, tamam mı?” dedi heyecanlı halime gülerek.

Onu başımla onaylarken önümüzde uzanan yolun artık bir şeyleri düzeltmeme izin verecek kadar uzun olmadığını fark ettim. Varmıştık. Yeniden buradaydık, Yasser ve Trisha çiftinin evinde. Zayn’in, evinde.

Onu görecek olmanın beni neden heyecanlandırdığını bile bilmiyordum. Altı yaşına dair fazla şey hatırlıyor sayılmazdım. Ama ne zaman gözlerimi kapatsam o yaşta tam bir renk biçemediğim ela gözlerinin bana ilgiyle baktığını görüyordum. On yıldır, o bakışın hayallerimdeki haliyle yaşıyordum ve evet, bu fazla hastalıklıydı.

Behind These Hazel EyesWhere stories live. Discover now