26; "They Don't Know About The Up All Night's"

11.5K 308 21
                                    

“İyi geceler, uğur böceği.” Diye fısıldadı Zayn, dudaklarını başımın üstüne bastırdıktan sonra. Doğrulup, arkasını dönerek yatağımın yanından geçtiği an gözlerimi aniden açmıştım.

“Zayn, bekle,” hızla elini tuttum. “Gitme.”

Odadan neredeyse çıkmak üzere olduğu için, şaşkınlıkla bana dönmüştü. “Ne oldu?”

“Peki ya masalım?” diye sordum. “Bu gece beni sen yatıracaksan masalımı neden anlatmıyorsun?”

“Ma-masal mı?” gözleri irileşmişti. “Ne masalı?”

“Masal işte.” Dedim mızmızca. Beklemeden yeniden yatağıma oturdu. “Mesela Sinderella?” diye sordum. “Onu biliyorsun, değil mi?”

İfadesizce yüzüme baktı. “Sanırım.”

“Anlat hadi!” ellerimi çırparken heyecanla kıkırdadım. “Hadi, Zaynie, anlatsana!”

“Pekala…” diye mırıldandı. Ezbere bildiğim masalı onun herkesinkinden daha tuhaf sesinden dinlerken sırıtıyordum. Özellikle prensten bahsettiğinde.

Ama en tuhafı, bana bakarken etkilenmiş gibi görünmesiydi. Bu çok saçmaydı. Masalı anlatan ben bile değildim.

Sakinleşmek için aldığım milyonuncu nefesin ardından, rutini tekrarlayıp boğazımı temizledim. “Dinleyin, bayım-”

“Hayır,” dedi karşımda dikilen izbandut. “Toz ol, kızım.”

Gözlerimi kıstım. “Kabalığınızı yalnızca bir dafa daha görmezden geliyorum-”

“Sana şuradan def ol, dedim. İçeri giremezsin.”

Kollarımı göğsümde birleştirip, mızmızca adamın suratına baktım. Buna inanamıyordum. Güneşin doğmasına birkaç saat kala New York’a gelmiştim. Buraya kadar sorun yoktu. Yani, Zayn ve sevgili Sinderella’sının kendilerine aşk yuvası olarak seçtiği otelin önüne gelene kadar sorun yoktu.

Bunda yanlış olan neydi bilmiyordum. Gayet uslu bir kız olup resepsiyondaki minyon hatundan oda numarası istemiştim. Bana veremeyeceğini söylediğinde omuz silkip, “Dert etme,” demiştim. “Ben bulurum.”

Karşıma çıkan ilk odanın kapısını açmamla dışarı şutlanmam ve şu herifin pek tatlı muhabbetine mahkum bırakılmam bir olmuştu. Evet, evet biliyorum. Forbes dünyanın en şanslı kadınları listesini yeniden düzenlese ilk 100 isim de bana ait olur. Hah.

Tam içeriye girme umutlarımın tükendiğini hissettiğimde, kendimi tanıdık bir klasik film sahnesinde hissederek, adamın omuzundan utanmazca beni izleyen otel görevlisini fark ettim. İstemsizce sinsice gülümsemiştim. Tabii ya, ben bir dişiydim. Bunu anlamam neden Ron-Hermione olayından daha uzun sürmüştü, bilmiyordum.

Önümde dikilen adamı önemsemeden, görevli çocuğun bakışlarına karşılık verdim. Gözleri masmaviydi. Tahmin edeceğiniz gibi etkilenememiştim, aynılarından bende de olunca pek bir işe yaramıyorlardı.

Çocuk dilini dudaklarının üstünde gezdirip, başıyla bana yan tarafı işaret etti. Sorarcasına kaşlarımı kaldırdığımda, bu defa eliyle yan taraftan dolaşmam gerektiğini anlatmaya çalıştığını anlayabilmiştim.

Sırıtarak başımı salladım ve hala çaktırmadan bana bakan korumayı önemsemeden arkamı dönüp, yan taraftan dolaştım. Vay canına, önümde sahiden bir kapı vardı. Ya da vay canına, sahiden çok çekici olmalıydım. Bir düşündüm de, ben bu halimle Forbes’u bırakıp, Vogue’da takılabilirim.

Behind These Hazel EyesOnde histórias criam vida. Descubra agora