12; "Runaway Baby"

13K 371 9
                                    

Dudaklarımı büzüp, sıkıntıyla etrafıma baktım. Bu sırada Zayn yanımdan kalkmış, kapıya doğru ilerlemeye başlamıştı. Kaşlarımı çattım. “Nereye gidiyorsun?”

Bana dönmeden cevap verdi. “Burada yaşayabilmemiz için bir şeyler getireceğim.”

Bakışlarımı kulübede gezdirdim. “Zayn,” diye mırıldandım. “Hani bana odanda bakacaktın, hani orada kalacaktık? Neden bu kulübedeyiz?”

Çıkmak için henüz açmış olduğu kapıyı kapatmadan, bana yaklaşıp, önümde diz çöktü. “Bizi orada bulurlardı, Effie,” dedi ellerimi avuçlarına alarak. “Seni benden alırlardı.”

Zorlukla yutkundum. “Ama burası soğuk. Ben acıktım ve sen de beni yalnız bırakacaksın.”

“Hemen döneceğim,” dedi gözlerimin içine bakarak. “Bizi ısıtacak bir şeyler bulurum. Ateş yakarız!”

“Ateş mi?” başımı iki yana salladım. “Olmaz duman kötü bir şey, Joji söyledi, sigara içerken de ateş yakıyorlarmış.”

Gözlerini devirdi. “Ama biz ısınmak için yakacağız, Ef. Sigara içmeyeceğiz ki. Şey, istersen bir şeyler alabilirim, yemek yapabilir misin?”

Kaşlarımı çattım. “Ben mi?”

Sırıtarak başını salladı. Ardından doğrulup, dudaklarını alnıma bastırdı ve kulübeden çıktı. Etrafıma baktım. Okul çantası hemen köşedeydi. Tamam, yaşım tutmasa da bir şeyler yazabiliyordum. Bu işime yarardı.

Çantasının içinden bir kağıt ve kalem çıkardım. Bir şeyler yazdıktan sonra, kağıdı koltuğun üstüne bırakıp, kulübeden koşarak çıktım. Notta ne mi yazıyordu?

Sevgili Kuzen Zayn,

Ben yemek yapamam. Üzgünüm. Aramızdaki her neyse daha fazla devam edemeyiz.

Sevgiler, Effie.

Orada öylece dikilerek olayı aldatılmış bir kadınınki gibi dramatize etmeyi ben de isterdim elbette. Ama ilginç bir şekilde, Zayn’in hala Perrie’yle birlikte olması konusunda o kadar fazla duyguyu bir anda yaşıyordum ki, hiçbir alternatifi yapmıyordum. Ne kafasına vazo fırlatmayı, ne önünde ağlamayı falan düşündüm. Çok saçmaydı. Tabii, Zayn’in beyin kıvrımlarından daha saçma değil.

Kollarımı göğsümde birleştirdim ve onu izlemeye devam ettim. Bana kaşlarını kaldırarak kaçamak bir bakış attı. “Evet,” diye onayladı telefondaki Perrie’yi. “2 gün kalacağız, evet.”

Dudağımı sertçe ısırdım. En azından o kadar karmaşıklığın arasında, öfkemi gayet rahat hissedebiliyordum.  Ona sırıttım, bana ifadesizce baktı. Ne yapacağımı gayet iyi biliyordum.

“Ben de öyle,” dedi telefona. Birkaç adım atıp, yatağa oturdum. Hemen yanına iliştiğim için doğrulmaya çalıştığında, elimi göğsüne koyup, hareketsiz kalmasını sağladım. Direnmeyi kesip, yeniden uzanmıştı.

Derin bir nefes aldım, her ne yapacaktıysam, sinirden titrerken olmazdı. Zayn, hala Perrie’yi dinlerken gözlerini kısmış, beni inceliyordu. Başımı kaldırıp, ona gülümsedim. Ardından kısa bir süre boyunca en çok nereden tahrik olabileceğini düşündüm. Ne dersiniz? Denemeye değerdi, ha?

Parmağımı Walter dövmesinin üstünde gezdirdim, hissettiklerim ve yaptığım hiç uyuşmuyordu. Kaşlarını çattı. “Ne yapıyorsun?”

Ardından telefona döndü. “Hayır, sana demedim.”

Behind These Hazel EyesWhere stories live. Discover now