10; "One More Day"

14K 435 24
                                    

Koltuktan aşağı bacaklarımı sallandırırken, kapının hafifçe aralandığını duymuştum. Zayn üstünde simsiyah bir takımla içeri girmiş, yanıma geliyordu. Ona hafifçe gülümsedim, karşılık verebilecek kadar iyi görünmüyordu. “Bir şey mi oldu?” diye sordum kaşlarımı kaldırarak.

Konuşurken sesi çok uzaktan geliyor gibiydi. “Dave’in annesi… ölmüş…”

Gözlerimi kırpıştırdım. Tepkisiz kalmaya devam ettiğini gördüğümde ona eğildim ve yüzünü ellerimin arasına aldım. “Sorun değil, Zaynie,” diye fısıldadım. “Benim de annem öldü, babamla birlikte. Ama şimdi cennetteler, bunu biliyor muydun?”

Birkaç saniye boyunca, gözlerini kırpmadan beni izledi. “Ö-öldüler mi?”

Omuz silktim. “Gökyüzünde kayboldular. Joji orada bir yerde cenneti bulduklarını söylüyor. Uçakla gökyüzüne çıkıp, cenneti buldular!”

Bir anlığına gözlerini kapadı. Ardından aniden açıp, bana gülümsedi. Buna asıl onun ihtiyacı olduğunu bildiğimden, aramızdaki mesafeyi kapattım. “Sana sarılabilir miyim?”

Beklemeden kollarını etrafıma doladı. İçimden bir ses, annemden bahsettiğim andan beri bunu yapmak istediğini söylüyordu…

Önümdeki seçeneklerden teki bana bencilce zevk verirken, aynı zamanda da bunun ileride incinmeme sebep olacağı konusunda iğrenç bir sezgiye sahiptim. Ve sanırım sahiden haklıydı.

Louis dansını en başta edip geçer not almış, Liam Danielle’la birkaç figür göstermiş ve Niall da değişmeyen İrlanda dansıyla salonu büyülemişti. Harry’ye gelince, şey, sanırım sahiden Latin namına bir şeyler öğrenmişti.

Sıranın en son Zayn’e gelmesi gerçeği bile bana dokunuyordu. Cidden, neden onu en sona koyuyorlardı? Dansa ilgisi olmaması bu kadar mı sorundu?

Her neyse. Beni ilgilendirmiyordu. Orada öylece durup, ne yapmaya çalışacağını izleyebilirdim.

Sanırım.

Kollarımı göğsümde birleştirip, sahneye döndüm. Zayn tam ortaya geçip, etrafa bakarken, doğrudan onunla göz teması kurmaya çalışıyordum. Onu hiçbir şekilde önemsemem gerekiyordu ancak bu sahnede utanıp sıkılan, ne yapacağı hakkında hiçbir fikri olmayan hali, zihnimde tek bir fotoğraf karesi canlandırıyordu; 7 yaşındaki Zayn.

Kendime tam şu an, kıpırdamamam gerektiği hakkında milyonlarca emir yağdırmaya başlamıştım. Gözlerimi kırpıştırıp, ileriye doğru bir adım attım.

Zayn Malik kendini becerecekti, diye düşündüm. Unuttun mu?

Ardından bir adım ve bir adım daha attım. Sonraki adımımda kendimi müziği değiştirip duran görevlinin yanında bulmuştum.

Feel The Love şarkısından memnunmuş gibi playerın önünde bekleyen elini kenara çekip, Ipod’ımı bağladım. Beklemeden şarkıyı değiştirip, hala içimde Zayn’e kusulmayı bekleyen öfke kaynıyorken, sahneye giden merdivenleri çıkmıştım.

Ona yaklaşırken, salondaki tüm bakışların üstüme dikildiği gerçeğini göz ardı ediyordum. İrice açılmış gözleriyle benden cevap bekleyen bakışlarını önemsemeden arkama dönüp, müziğe işaret verdim. Ne kadar doğru bir seçimdi bilmiyordum, ancak ona hip hop müziği falan seçecek de değildim.

İki adım ötesinde durup, ona baktım. Omuzlarını dikleştirip, ukala haline dönmesi için fazla uğraşması gerekmemişti. “Ne yapıyorsun?” diye fısıldadı ona yaklaştığımda.

Behind These Hazel EyesWhere stories live. Discover now