2; "Treat Me Like A Stranger?"

15.6K 576 31
                                    

Peşimden geliyor olması beni olduğundan da çok sinirlendiriyordu. Hışımla ona dönüp ayağına sertçe bastım. “Git, Zayn,” diye tısladım. “Ona git de sana yüzmeyi öğretsin, ne dersin?”

Dudaklarını büzdü. “Belki de öyle yapmalıyım. Çünkü o benim ayağıma basmıyor!”

Önümüzde uzanan sahilde bekleyen kızı bana işaret etmeye devam ettikçe sinir katsayımı arttırıyordu. Dişlerimi gıcırdattım. “Sen iğrenç bir pisliksin. Bir daha benimle oynamayacaksın ve yüzmeyi sana ben öğretmeyeceğim için asla öğrenmeyeceksin!”

İnatla kollarını göğsünde birleştirdi. “Öğreneceğim.”

Alayla güldüm. Bu onu deli ediyordu. “O seni boğar, Zayn,” dedim omuz silkerek akamı dönerken. “O seni denizden önce boğar.”

Kaşlarını çatıp denizin kenarında öylece kalmasını önemsemeden yürümeye devam ettim.

Böyle anların nasıl olduğunu bilirsiniz. Esas oğlanı terk etmiş esas kız, onunla yeniden karşılaştığında milyon tane farklı tepki bekler. Tepkiler genelde, oğlanın onu kalabalığın ortasında yerden yere vurmasıyla ilgilidir. Eh, ne diyebilirim ki? Benim pek değerli tahminlerim de bu yöndeydi.

Bakışlarımız tam anlamıyla kenetlendiğinde zaman kavramını sahiden yitirmiş gibi hissediyordum. Öte yandan karanlık bir odada, yalnızca ikimiz varmışız gibi hissettiğim falan yoktu. Bizi merakla süzen Perrie, Harry, Louis, Niall ve konuşmak için dudaklarını aralamış Liam’ın da etrafımızda olduğunu gayet farkındayken, Zayn’den olması gerektiği gibi bir tepki beklemeye devam ediyordum.

“İşte burada, Elizabeth’le tanış, Zayn,” dedi Liam sonunda sessizliğe son vererek.

Sadece bir an sonrasında, Zayn’in bakışları yeniden umursamaz bir hal almıştı. Herhangi bir mimik için titreşen yüz hatları nihayet dudaklarının aldığı yarım gülümsemeyle aydınlandı. Onunla geçirdiğim iki koca yaz boyunca görmediğim nezaketine bürünüp elimi avucuna aldı. “Ben de Zayn.”

Hafifçe dudaklarına değdirdikten sonra, ben karşılarında herhangi bir tahrik olmuş kız, görüntüsü çizmemeye çalışırken elimi yeniden bana bıraktı. “Memnun oldum, Elizabeth.” Dedi ismimin üstüne basa basa.

Kaşlarımı sorarcasına kaldırdım. Neden burada ne halt ettiğimi ya da neden peşinde olduğumu ya da iki yıl önce neden ona veda etmeden gittiğimi falan sormuyordu? Benimle oyun mu oynuyordu? Evet, yaptığı muhtemelen buydu. Oyun.

Kocaman gülümsedim. “Ben de öyle, Zayn.”

Harry sırıtarak Zayn’e döndü. “Şansın yok, dostum. Benimle tanıştığında daha mutluydu.”

Zayn’in omuz silkişinde öyle bir şey vardı ki, al senin olsun, der gibiydi. Sersem piç.

Kolunu yeniden diğerleriyle konuşmaya çalışan Perrie’nin beline attığında, ilk defa bu kareyi kıskanmadığımı fark ettim. Canları cehennemeydi. Eğer buralarda birileri oyun oynayacaksa, o oyunun yıldızı ben olmalıydım. Her zaman ben olurdum.

“Akşamki parti hakkında ne diyordun, Harry?” diye sordum ona dönerek. Zayn ve Perrie kendilerine birer tane bloody mary alırken, Harry’nin söylediklerine yoğunlaşmaya çalışıyordum.

“Tam burada olacak,” dedi Harry heyecanla. “Şansımız varsa DJ Malik de bize katılabilir.” Hafifçe Zayn’in omzuna dokundu.

“DJ’lik mi yapıyorsun, Zayn?” diye sordum yapmacıklık bir şaşkınlıkla. “Bak işte bu çok ilginç.”

Behind These Hazel EyesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin