6; "A Very Special Happy Birthday To..."

14K 443 39
                                    

“Onu göremez miyim?” diye sorarken, sesim gibi dudaklarım da titriyordu. Trisha bana eğilip, gözlerime dolmuş yaşları hafifçe sildi.

“Shh, sakin ol, hayatım.” Diye fısıldıyordu beni kendine çekerken. “Zayn’in bir şeyi yok, tamam mı?”

Zorlukla yutkunarak, başımı salladım. “Peki yine de onu görebilir miyim?”

Önünde durduğu kapıyı hafifçe araladı. “Yalnızca uzaktan. Hasta olmak istemezsin, değil mi?” Dedi arkamdan, temkinli halde.

Yatakta uzanmış Zayn’den başka hiç çocuğun olmadığı odaya girerken, etrafıma bakmamaya özen göstererek, yatağın başına ilerledim. “Zaynie!”

Hafifçe pembeleşmiş suratına uyum sağlayan dudakları kıvrılırken, kirpikleri titreşmişti. “Effie?”

Heyecandan dişlerimi sertçe alt dudağıma bastırırken, odayı dolduran yetişkinlerin arasında, Joji’yi aradım. “Bir şeyler söylüyor!” dedim nihayet bulduğumda.

Birkaç kişi yatağa yaklaşıp, Zayn’i izledi. Söylediklerini duyabilmek için ona eğildim. “Effie?” diye fısıldadı yeniden. Sesi kısık olduğundan, benden başka kimse duymamıştı. Bir tür oyun oynuyormuşuz gibi kulağına eğildim. “Efendim?” diye fısıldadım keskince.

“Benimle…” diyecek oldu. Hala, etrafımızdaki kimse ne konuştuğumuzu duymuyordu.

“Evet?” diye fısıldadım yeniden.

Duyulmayacak kadar hafifçe güldü. “Benimle evlenir misin?”

Abartısız bir yarım saatimi orada öylece dikilip, sersem Zaynie’nin dirilmesini bekleyerek geçirmiştim.

Ah, hayır ben sadece bekledim ve o da sadece yatmaya devam etti.

Etrafında dolanırken, öylesine şaşkındım ki, onu izlemekten başka bir şey yapamıyordum. Ne? Eğilip nabzına bakmamı mı bekliyorsunuz? Öyleyse, siz de bekleyin. Böyle iğrenç bir şeyi asla yapmam. Adım SuzanneCollins olmadıkça, o minicik şeyin birini öldürebileceği gibisinden bir saçmalığa inanmayacağım.

Onu öyle görmek dayanılmazdı. Ciddiyim, günün her saçma saatinde onu gözleri kapalı görebilirdiniz, ölü gibi de uyurdu ancak… ancak asla böyle görünmezdi. Yüzü acıyla buruşmuş ve hafifçe pembeleşmiş gibi. İşte dayanılmaz olan buydu.

Ada rüzgarın uğultusuyla sarılmış, yağmursa çiselemeye başlamıştı. Ve önümde baygın yatan bir Zayn Malik bedeni vardı. Bir insan hayattan başka ne isterdi ki?

Dudaklarımı mızmızca büzerek sağ tarafına diz çöküp, oturdum.  Yavaşça ona eğildim, saçlarım iki yandan yüzüne dökülüyordu. “Zaynie?”

Kirpikleri hafifçe titreşti. Bir şeyler söylemesini bekledim ancak bunu yapmıyordu. Elimi alnına koyup, irkilmeme sebebiyet verecek ateşini ölçtüm. Tamam, sanırım birazdan teni sayesinde tüm ada alev alabilirdi ve bahsettiğim kesinlikle ne kadar seksi olduğu hakkında değil.

“Tamam,” diye mırıldandım. “Buraya gel, ateşli sersem.”

Şey, ateşli diyerek kendime her şeyin yolunda olduğunu hissettirmeye çalışıyordum, hepsi bu.

Onu biraz ilerideki ağaçların altına sürüklemek benim de nefes nefese kalmama sebep olsa da, bunu becerebilmiştim. Bir türlü hızlanmayı beceremeyen yağmur vücudumu benden izinsizce yıkarken, hava tamamen kararmış, payımıza düşen tek ışıksa aydan gelen olmuştu.

Behind These Hazel EyesOnde histórias criam vida. Descubra agora