27; "Making Promises That You Never Keep"

11.2K 402 38
                                    

Dudaklarımı büzüp sıkıntıyla etrafıma baktım. Bu sırada Zayn yanımdan kalkmış, kapıya doğru ilerlemeye başlamıştı. Kaşlarımı çattım. “Nereye gidiyorsun?”

Bana dönmeden cevap verdi. “Burada yaşayabilmemiz için bir şeyler getireceğim.”

Bakışlarımı kulübede gezdirdim. “Zayn,” diye mırıldandım. “Hani bana odanda bakacaktın, hani orada kalacaktık? Neden bu kulübedeyiz?”

Çıkmak için henüz açmış olduğu kapıyı kapatmadan, bana yaklaşıp, önümde diz çöktü. “Bizi orada bulurlardı, Effie,” dedi ellerimi avuçlarına alarak. “Seni benden alırlardı.”

Zorlukla yutkundum. “Ama burası soğuk. Ben acıktım ve sen de beni yalnız bırakacaksın.”

“Hemen döneceğim,” dedi gözlerimin içine bakarak. “Bizi ısıtacak bir şeyler bulurum. Ateş yakarız!”

“Ateş mi?” başımı iki yana salladım. “Olmaz duman kötü bir şey, Joji söyledi, sigara içerken de ateş yakıyorlarmış.”

Gözlerini devirdi. “Ama biz ısınmak için yakacağız, Ef. Sigara içmeyeceğiz ki. Şey, istersen bir şeyler alabilirim, yemek yapabilir misin?”

Kaşlarımı çattım. “Ben mi?”

Sırıtarak başını salladı. Ardından doğrulup, dudaklarını alnıma bastırdı ve kulübeden çıktı. Etrafıma baktım. Okul çantası hemen köşedeydi. Tamam, yaşım tutmasa da bir şeyler yazabiliyordum. Bu işime yarardı.

Çantasının içinden bir kağıt ve kalem çıkardım. Bir şeyler yazdıktan sonra, kağıdı koltuğun üstüne bırakıp, kulübeden koşarak çıktım. Notta ne mi yazıyordu?

Sevgili Kuzen Zayn,

Ben yemek yapamam. Üzgünüm. Aramızdaki her neyse daha fazla devam edemeyiz.

Sevgiler, Effie.

Acınası haldeydim.

Bana bir şeyler oluyordu, artık bundan kesinlikle emindim.

Yani elbette bana bir şeyler oluyordu. Nasıl olmasındı ki? Çıldırmış eski sevgiliyi oynamak amaçlı New York’a yaptığım minik çaplı –en azından o zaman öyle sanıyordum- gezi, suratıma tokat gibi çarpılmıştı. İşverenim tarafından resmen kapının önüne konmuştum. Tahmin edeceğiniz gibi, kamptan kaçmak, işten kovulmak için yeterli bir sebepti.

Kampta aynı odayı paylaştığım kızları hatırlıyorsunuzdur. Macey ve Lydia. Ha, o ikisinin tek amacının beni kışkırtıp kaçırdıktan sonra yeni eğitmen seçilmek olduğunu anlamanız için dört haneli IQ’ya falan ihtiyacınız yok, değil mi? Hı-hım, ben de öyle düşünmüştüm.

Bana kendimi diken üstünde hissettirecek şekilde, Zayn’in başına kalmıştım. Böyle olmasından nefret ediyordum. Yani benimle fazla ilgilendiğinden falan değil. Aslına bakarsanız bana değerli vaktinden pek ayırdığını söyleyemem.

Şöyle ki, bildiğiniz gibi sonsuza kadar o iğrenç otel odasında kalamazdık. Zayn de aynısını düşünmüş olmalı ki –evet, düşünebiliyormuş- Sinderellasını evine bıraktıktan sonra otel odasına bize mükemmel bir ev bulduğu haberiyle gelmişti. Bunu ölümüne istesem de, ona Macey ve Lydia’nın mesajından bahsetmemiş, sahiden de sadece bize ev bulmak için gittiğini sanıyormuş gibi davranmıştım. Ne yapabilirdim, karşımda sabırsızca toparlanmamı beklerken telefonu kafasına mı fırlatsaydım?

Behind These Hazel EyesWhere stories live. Discover now