24. BÖLÜM

1K 116 23
                                    

 Mine

Yazar: HavocLight

Çeviri: Minnie Hyung

BÖLÜM 24

"Selam, bebeğim." Kyungsoo ona malikânelerinin kapısını açarken Jongin cıvıldadı. "Beni özledin mi?"

"Iıı... Yoo?" Kyungsoo yüzüne yapışan gülümsemesiyle yaramazca söyledi. "Daha dün okulda beraberdik."

"Ama ben yine de seni özledim..." Jongin kısa oğlanı kucaklamak için kollarını uzatırken söyledi. "Beni özlemediğine emin misin?"

"Hey hey ağır ol." Kyungsoo Jongin'in sarılışından kaçarken hafifçe panikledi. "Annem görebilir!"

"O zaman hemen odana gidelim." Jongin istediğini elde edemediği için sinir krizi geçiren çocuklar gibi talep etti.

Kyungsoo ona güldü ve başını hafifçe salladı. "Olmaz. Önce kahvaltı edelim. Daha yeni uyandım ve hiçbir şey yemedim."

"Peki, bebeğim." Jongin alçak sesle fısıldayarak söyledi. "İyi bir sevgili gibi önce anneni selamlamalıyım, değil mi?"

"Aynen." Kyungsoo esneyip kollarını uzatarak gerinmeden önce kıkırdadı.

Cumartesi idi ve Jongin geçen haftalarda yaptıkları gibi onunla takılmak için erkenden gelmeye karar vermişti. Sevgili olduklarından beri, Jongin'in bütün gün evlerinde vakit geçirmesiyle Kyungsoo'nun artık bir sorunu yoktu.

Oysa Kyungsoo Minseok ile olan küçük buluşması için hâlâ endişeleniyor, oraya Jongin ile gidip gitmemesi gerektiğini düşünüyordu. Ahu gözlü çocuk Minseok kendisine her ne anlatacaksa bunun sahiden özel ve kişisel bir şey olduğunu farz etmiş, bu yüzden yanında Jongin varken onunla buluşursa bunun hoşuna gitmeyebileceğini fark etmişti. Artı Kyungsoo'dan bunu herkesten hatta Jongin'den bile saklamasını istemişti, yani oraya onsuz gitmek dışında gerçekten bir seçeneği yoktu.

Ancak Kyungsoo yine de Jongin'e söyleyip söylememesi gerektiğini merak ediyordu. Jongin'i tanıyordu; sahipleniciliğini her ne kadar azaltmaya çalışırsa çalışsın, yine de hâlâ sahiplenici ve bencildi. Kyungsoo sevgilisinin onu yalnız göndermeyeceğine yahut en baştan Minseok ile buluşmasına izin vermeyeceğine emindi.

Kısa oğlan yemek salonuna giderlerken kendi kendine iç çekti. Diğer yandan Jongin onun iç çektiğini fark etmiş ve aniden ona dönüp sormuştu. "Ne oldu? Bir sorun mu var?"

"Ah, yok bir şey." Kyungsoo yapabildiği kadar hızla cevapladı. "Sadece hâlâ biraz uykum var, hepsi bu."

"Öyleyse seni tamamen uyandırmamı ister misin?" Jongin Kyungsoo'nun kulaklarına eğilirken esrarlı bir sesle sataştı. "Bir parmak şıklatmasıyla uyandırabilirim seni, Kyungie..."

"K-Kes sesini!" Kyungsoo yüzüne tırmanmakta olan kızarıklığıyla cebelleşerek ciyakladı. "Alço seni!"

"Hey hey hey, sapıkça bir şey söylemedim ki!" Jongin hafifçe kıkırdarken şakayla karşı çıktı. "Sana bunun sapıkça bir şey olduğunu düşündüren nedir, bebeğim?"

Bu hitap kesinlikle Kyungsoo'nun midesine tuhaf şeyler yapıyordu, bu yüzden seslice homurdanmadan evvel diğerinin koluna çabucak vurdu. "Senden nefret ediyorum."

"Ah hiç sanmıyorum..." Jongin kulaklarına hafifçe fısıldadı. "Çünkü beni seviyorsun, Kyungie..."

Fakat ansızın bir kadın sesi onlara cıvıldadı ve malikânenin koridorunun ortasında neredeyse panikle sıçradılar. "Ah! İşte buradasınız çocuklar!" Dedi ses ve yavaşça sesin geldiği yöne doğru döndüler; Bayan Do idi. "Yardımcılar kahvaltıyı bahçeye hazırladılar, Soo! Hava güzel, bu fırsatı değerlendirmeliyiz!"

Mine ★ [ÇEVİRİ]Where stories live. Discover now