4.

2.8K 280 112
                                    

•••

Jongin'in anormal olduğunu söylemiş miydim daha önce?

Bunu kötü anlamda söylemiyordum. Yalnızca normalin dışındaki davranışlardan tedirgin olurdum. Bir insan ağlıyorsa, ağlamalı; gülmeli değil. Hissedilenden çok yapılması gereken şeylerden gözüm korkar yani. O halde Kim Jongin'in beni sanki aylardır bir an olsun yalnız bırakmamış gibi normal bir şekilde konuşması da neyin nesiydi? Bu biraz sinir bozucuydu. Sana her boku yapabilir, yolun ortasında da bırakabilirim. Ama ben ne zaman sana dönmek istersem, sen de öyle yaparsın gibi boktan bir davranış şekliydi bu.

Uzun zaman sonra, iletişimimize hiç ara vermemiş gibi benimle konuşması tek kelime ile; korkutucuydu. Üstelik ona, benimle konuşması için beden dilimle işaret falan da yapmamıştım. O halde ondaki bu özgüven nereden geliyordu? Yemekhanede bana diktiği gözlerine boş boş bakmamdan mı kaynaklanıyordu? Acaba ona oyun yaptığımı falan mı düşünüyordu? Yani bilirsiniz, eski sevgililer birbirlerine kaçamak bakışlar atarlar, yakalandıklarında ise ölümcül bir hale bürünürler gibi. Jongin de kendi zeka sınırının alt seviyesinde, böyle yaptığımı düşünüyor olamazdı değil mi?

Üstelik o bakışları atarken, kendimi zorlamıyordum da. Ona sadece öyle bakasım geliyordu. İçimde en küçük bir hücre bile kıpırdama belirtisi göstermiyordu ona karşı. Ne sinir, ne öfke... Hiçbir şey. Kim Jongin'in üzerimde bıraktığı bir etki vardı, evet. Ve bu beni üst düzeyde deli ediyordu. Bazen kendimden şüphe ediyordum.

Hiçlik.

Evet.

Yemekhanede yemeğimi yerken ya da derslikte profesöre bakmak yerine beni izlediği anlarda onu hissediyordum. Çoğu kez aynı sahne yaşanıyordu. Ortama bağlı olarak elimdeki çatal ya da kalemi bıraktığım anda ona dönüyor ve bakışlarından hiçbir anlam çıkarmaksızın ve amaç gütmeksizin aynı şekilde bende ona kilitleniyordum. O bana düşünceleriyle dalıp, ilerlerken; ben ise öylece bakıyordum. Bomboş.

İşte o an içime bir huzursuzluk doluyor ve beni mahvediyordu. Çoğu kez saçımı başımı yolmama, tırnaklarımı avuç içlerime bastırıp kanatmama ya da kaslarım işlemeyinceye kadar kendimi kasmama neden oluyordu bu rahatsızlık.

Başka insanlarla konuşurken heyecanlanıyordum. Örneğin; Yixing'in kara perşembelerinde onunla konuşmuyor olsam bile gözlerine baktığımda içime kara bulutlar toplanıyordu.

Jongin bana herhangi normal bir duyguyu bile hissettirmiyordu. Hissedemiyordum. Sağ tarafımda Yixing, sol tarafımda Jongin'in olduğunu varsayıyordum bazen. Hatta deniyordum da. Jongin'e baktığımda bütün duygularım göç için yola hazırlanırken, Yixing'e döndüğümde seviniyor, üzülüyor ya da sinirlenebiliyordum.

Şimdi ne demek istediğimi anladınız mı?

Şu zaman diliminde veya sonrasında Jongin ile sevgili olmayacaktım.
Bunun dışında bir arkadaş da...
Kısacası, hiçbir şey.

Çıktım derslikten elimde tuttuğum defterim ile. Kapının ardında nefes nefese kalan, aşık bir üniversiteli olmayı dilerdim. Yemin ederim. Çekeceğim bir aşk acım olması, birine karşı hiçbir şey hissedemediğim boş duygular olmasından iyiydi.

İlerledim. Az önce sanki beş ay önceki sevgilim ile garip bir konuşmanın içerisinde bulunmamış gibi sakin adımlarla yolumda yürüdüm. Ellerim ya da ayaklarım titremeksizin, dışarıda eğlenen yaşıtlarımı izleyerek yurda giden yolda yürüdüm. Acelem yoktu. Gün uzundu, ben ise rahat.

he never knows // kaisoo Where stories live. Discover now