10.

1.9K 222 100
                                    

•••

"Benden ne istediğimi sorduğunda, gidip kendin alırsın sanıyordum."

"İki gündür evde yapmadığımız faaliyet kalmadı. Sıkıntıdan patlıyorduk, hatırlıyorsan on dakika öncesine kadar amuda kalkmış bir şekilde evdeki eşyaları inceliyorduk."

Gözlerimi Sehun'a çevirerek omuz silktim. Aslına bakarsak, amuda kalkmak ve bazı şeylere tersten bakmak; psikopatik bir şekilde hoşuma gidiyordu. Düşünme kabiliyetim artıyor ve sıkıntılarım da azalıyor sayılırdı. Yani... bu durum en azından benim için öyleydi. Sehun tarafından bakarsak, gerçekten iç açıcı görünmüyordu. Bunu hangi amaçla, amaçsızca yapıyoruz, diyen bir adam için cidden söyleyecek bir şeyim yoktu.

"Kendimi işe yaramaz bir ev sahibi gibi hissetmeye başlamıştım," Sokağın köşesinden dönerken söylendi. "Sen geldiğinde deli gibi eğleneceğimize dair hayallerim ve sözlerim vardı."

Şaşkınlıkla dudaklarımı büzerek, sesimi hafiften yükselttim. "Eğlenceli bir şeyler ve ben?" İnanmak istercesine birkaç saniye yürümeyi bırakıp onun gözlerine baktım.

"Hiç öyle deme, nasıl eğlenceli biri olduğunu ikimiz de çok iyi biliyoruz."

"Ben bile hatırlamıyorum," dedim alayla. "Benimle olan anılarını nasıl olur da hatırlarsın?"

"Bir saniye bile unutuyor muyum ki acaba?"

Bundan şüphem yok.
Hâlâ, hiçbir şey olmamış gibi davranıyor oluşun; bana hayatımdaki en içten insan olduğunu hissettiriyor.

Aslına bakarsak; Sehun benimle yaşadığı anılarını abartıyor olabilirdi. Çünkü ona kendimle ilgili çok bir şey bıraktığımı düşünmüyordum. Ama azla idare edebilen, babamın tabiri ile ona umudun kokusunu versen, onunla bile yetinir denilen biriydi o. Üstelik neyde eğlenmiş olabilirdi ki? Şimdi düşünüyordum da... Genelde karakolda geceyi geçirmeye mahkûm olan ben, başımın derde girmemesi için gelip beni alan ise Sehun'du. Hayatımın neredeyse tümünü onunla geçirmiş olmam yüzünden, beraber işediğimiz ve Yixing'in tabiri ile samimiyeti arşa kadar çıkarmış olduğumuz zamanlarımız da mevcuttu.

"Dur o zaman," dedi heyecanla. "Sana, seninle ilgili birkaç şey anlatayım."

"Sehun..." diyerek omuzlarımı eğdim. "Cidden hiç havamda değilim."

Kendimle ilgili olan rezil anıları duymaya hiç hevesli değilim.

Omuzlarımdan kavrayarak, bana heyecanla baktı. Onun karşısında somurtuk bir yüzle duruyor olmak, beni bir miktar rahatsız ediyor olsa da; ciddi manada hiçbir şeye mecalim yoktu. Tıpkı kollarım öylece, bomboş bir şekilde sallanırken.

"Seni karakoldan aldığım zamanları hatırlıyor musun?"

Başımı bilerek iki yana salladım. Hatırlamak istemediğim on binlerce hatıradan, geçmişimden gelen saçma sapan anlık görüntülerdi. Hepsini kafamın bir köşesine atıp, sifonu üstlerine çekmiştim bile... Ama Sehun sağolacak ki, zihnimdeki kanalizasyona sondaj yapmaya karar vermiş gibiydi. Elimden gelen tek şey ise; üstüne tonlarca yük bindirilmiş gibi gözüken ama boşluk hissi yüzünden eğilmiş olan omuzlarımı biraz daha salıvermek ve olanı biteni dinliyormuş gibi yapmaktı.

Ya da doğruyu söylemek gerekirse; kendimle ilgili her şeyden, her ayrıntıdan tiksiniyorum.
Fakat bunu kimseye söylemeye cesaretim yok.
Çünkü insan... bir yaşamı kendine fazla görür mü?
Bu aşağılayıcı.

he never knows // kaisoo Tahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon