13.

1.7K 209 101
                                    

•••

Beni ya da onu seç gibi bireyi ikilemde bırakacak olan durumlardan nefret ederdim. Lakin Jongin burnundan soluyor olmasına rağmen gözlerinde gördüğüm o duygu yerimde çivilenmeme neden olmuştu.

"Sırası değil, Kyungsoo." Dudaklarının arasından usul usul döküldü, yüreğimi yakan iki anlamsız kelime. "Lütfen."

Onu daha önce bir şeye, hiç böyle bağlanmış şekilde görmedim.

Chanyeol ve Baekhyun'un sessiz bakışları vücudumun karıncalanmasına neden oldu. İkisi de nefesini tutmuş şekilde bizi izliyorlardı. Lakin Jongin'in şu yalvaran görüntüsü sadece beni şaşırtmışa benziyordu. Gözlerimin aralanmasının, kalbimin beni önemsiyor diyip delice çarpmasının önüne geçemiyordum. Bakışlarım ve hala sımsıkı tuttuğum bileğim ile Kim Jongin'in hakimiyeti altındaydım. Ve bu beni rahatsız etmedi.

"Pekâlâ," Ağzımdan zorlukla çıkan sözcük ile beraber, kalktığım sandalyeye gözlerimi onun gözlerinden ayırmadan yavaşça oturdum. "Gitmeyeceğim."

Biraz daha senin tarafından sarmalanmaya ihtiyacım var.

Bakışları yakıcıydı, Kim Jongin'in. Ya da bir büyücünün dahi sahip olamayacağı kadar kör edici. Öyle ki, etrafımda ondan başka hiçbir şey göremiyordum. Beni ben yapan her şeyi, kendisiyle donatmış ve bozulmaz bir büyü ile kilitlemişti. Şimdi nasıl kaçacaktım ondan? Nasıl olur da onu bırakıp gitmek isteyen kendi yanıma uyabilecektim? Bu kör düğümü nasıl çözebilirdim?

Beni itiyorsun, ama gitmek istediğimde de bırakmıyorsun.
Ne yapayım ki?

Gözlerinin içinde, irisinde dolaşan o ürkek çocuk bakışlarını yalnızca benim görmüş olmamı diledim. Onun masumiyetinin, benim onu bırakıp gidecek olma ihtimalimin korkusu sadece bana ait olsun diledim. Dışarıdan yıkılmaz görünen, herkesi ağına istemsizce ya da istemli şekilde alan Kim Jongin'in içinde sakladığı en masum halini ben sarmalayım istedim. Bileğimin üstünde duran ve hâlâ canımı acıtacak şekilde sıkan parmakların üzerine buz gibi olmuş parmak uçlarımı değdirdim.

"Artık bırakabilirsin."

Şoktan sıyrılan bir tavşan gibi başını belli belirsiz şekilde iki yana salladı ve avucunu gevşetti. Ardından, "Üzgünüm." demekle yetindi.

Sorun değil.

Sorun değil ama bunu dile getirmeyeceğim.

"Iıı," Baekhyun hafif bir öksürük eşliğinde birkaç tabağı tepsiye yerleştirdi. "Ben o zaman masayı toplayayım. Chanyeol," Dirseğiyle hâlâ bir şeyler yiyen sevgilisini dürttü. "Sen de bana yardım etsene."

"Yemek yiyorum, görmüyor musun?"

"Ben sana yediririm şimdi ha!" Boştaki eliyle ekmeğini tırtıklayan Chanyeol'ün kafasına sert bir şaplak attığında, dudağımın kenarı hafifçe yukarı kıvrıldı. "Zıkkım ye, kalk şimdi!"

Hafif bir homurdanma eşliğinde, elindeki ekmeğini ağzına tıkarak ona yardım etti Chanyeol. Farkında olmadan şahit olduğum bu sıradan ilişki sahneleri yüzümdeki tebessümün artmasına neden oldu. Yanı başımda Jongin'in bana bakarak, derin derin nefesler alıp verdiğini duyabiliyordum. Ne yapacağımı bilmediğimden, öylece masayı toplayacağız diyerek kaçıp giden ikilinin bir daha dönmeyişine odaklandım. İkimizin yaşadığı o ana şahit olmamak ya da bizi kendi kendimize bırakmak adına Baekhyun her zamanki kaçışlarından birini yapmıştı.

he never knows // kaisoo Where stories live. Discover now