14.

1.9K 207 95
                                    

•••

Şimdi düşünüyordum da...

Birbirimizin kötü zamanlarına saygı duymuyorduk. Belki de bütün sorun buydu. Yaşadıklarımızı anlamamamız... İlişki içerisinde empati kurduğumuzu sanıp da, iki çocuktan farkımız bulunmaması. Ne Jongin, ne de ben. İkimizin de bu kadar kör olması normal değildi.

Ya da bilerek kapattınız gözlerinizi.
Üzüntünüz içerisinde birbirinizi kaybedeceğinizden korktunuz.

Normal miydi? Sevdiğim insanın yaşadıklarımı anlamaması ya da benim onu anlayıp da, ondan aşağı kalmayarak hiçbir şey yapamayışım... Bu sıradan sayılabilir miydi? Ya da, birbirimize gerçekten uygun değil miydik? Oysa ki sevgimden hiçbir şüphem yoktu.

Peki sevgi her şeye yeter mi?

"Kyungsoo!"

Sehun'un uzun elleri, gözyaşlarımın durmaksızın aktığı yanaklarımın üzerinde yer edindiğinde gözlerimi ona çevirdim. Yüzündeki endişe beynime ulaşmış olsa da, ağzımı açıp da buradayım gibi basit ama her şeyi açıklayan bir cümleyi söyleyemedim. Bacaklarımın üzerine bastırdığım ellerimi kaldırıp, yanaklarımın iki yanında duran ellerinin üzerine koydum.

Dudaklarını kararsızca birkaç kez araladı ve hepsinde de vazgeçti. Gözlerinde tek bir öfke kırıntısı dahi görmedim. Aradım. Jongin'in, ben ortalıktan aniden kaybolduğum zamanlardaki öfkesi gibi bir durum için onun gözlerine baktım. Çok baktım. İkisinin birbirine benzeyen tek bir yanı olmasa dahi bedenimde yükselen hissin sebebini çözemedim.

Ellerini yanaklarımın üzerine koyduğunda, neden Jongin dokunuyormuş gibi hissediyorum o halde?

"İyisin."

"İyiyim."

Yeterliydi.

Bunu duymuş olmak, beni sağlam bir şekilde karşısında görüyor olması Sehun için yeterliydi. Onu senelerdir tanıyordum. Beni öylesine koruyup kollardı ki, kendimi tehlikeye attığım zamanlardan kurtardıktan sonra ağzını bir kere dahi açıp bana sinirlenmezdi. Omzumu okşayıp teselli de etmezdi. Bir köşeye çekilip öylece beni izler ve sakinleşip durumumun farkına vardığında yanıma gelirdi. Beni nasıl sakinleştireceğini, bacaklarında nasıl ve ne zaman kıvrılacağımı iyi bilirdi. Sehun beni tanırdı.

"O halde neden ağlıyorsun?"

Tutunacağı tek şeyi benmişim gibi davranıyordu bazen. Titreyen dudakları ve endişe dolu gözleriyle; Oh Sehun beni yine ve yeniden keşfetmeye çalışıyor, duygularımı çözümlemeye çabalıyordu. Sıkıcıydı. Yanımda bulunması... Tanrım. Her neyse.

"Mutluyum çünkü."

Baş parmağı; izni olmadığının bilincinde olsa da, yanağımın üzerinde hassas birkaç dokunuş bıraktı. Duymak istemiyormuş gibi olsa da, "Ne oldu?" diye sordu. Zorlukla soruyor gibiydi. Acı çekiyor, benim için bir şeylerin yolunda gitmesi; onun için her şeyin yerle bir olmasıymış gibi davranıyordu. Bu yüzden ağzımı açıp da bir şey diyemedim.

Jongin bana yeniden başlamak istediğinin sinyallerini verdi.
Bana yeniden sarıldı dün.
Uzun süre sonra ilk defa onun tarafından sarmalandım.
Alnımı yeniden mühürledi.
Onun olan ruhumu yeniden ellerine alıp, sarmaladı.
Kalbime daha fazla sahip oldu.
Hüznümü sadece bir gecede süpürdü.
Jongin yeniden benim olmaya... yaklaştı.

Bunların hiçbirini söyleyemedim. İçimde büyüyen ve mutluluğumun vereceği zararları düşünmek beni susturdu. Bunun yerine dizlerimin üzerinde doğrularak, dudaklarımı büzdüm. Kazağımın ucuyla gözlerimi hızla silerken gülümsedim.

he never knows // kaisoo Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin