16.

1.7K 190 124
                                    

•••

"Kalk," Jongin'i üstümden bir hışımla iterken bağırmamak için kendimi zor tutuyordum.

İçimdeki endişe sebepsiz falan değildi. Tanrı aşkına, kapımda şu anki ses tonu oldukça iyimser olsa da birazdan bizi gördüğünde cellata dönüşebilecek bir adam bekliyordu. Ne yapsa yerinde olurdu ki? Bizi kulaklarımızdan tavana assa, ardından evire çevire işkence etse... Bunlar kesinlikle çok daha basit kaçardı Yixing için. Jongin ile beni yan yana, hele de beni yarı çıplakken görmesi demek öleceğimin kanıtı olurdu. Aslına bakarsak, şu an diğer tarafa vip'sinden bir bilet dahi almış sayılırdım.

"İçeri giremez herhalde, değil mi?" diye sordu yarısı açılmış tişörtünü umursamazca iteleyerek. "Endişelenmene gerek yok."

Yine de onu dinlemeyerek üstümden çekilmesini sağladım. Kapıda sessizce bekleyen Yixing umuyordum ki kapıyı dinlemiyordu. Çünkü ben her ne kadar duymaması için sessiz konuşuyor olsam da, Jongin yeniden her zamanki umursamazlığını kuşanmış bir şekilde oldukça normal bir ses düzeyinde konuşmaya devam ediyordu. Bacaklarımı yatağımın üstünden sarkıtıp, elimdeki kazağımı düz şekle getirmeye çalıştım.

"Sen ciddi misin?" dedim korkudan üç buçuk atmama rağmen Jongin'e laf yetiştirirken. "Konu ben isem, Yixing duvarı bile delip içeriye girer."

"Bu kadar kasmana gerek yok, biliyorsun değil mi?" Sesi alay dolu geliyordu. "Yixing senin en yakın arkadaşın olabilir, benden delicesine hatta hastalık derecesinde nefret edebilir ama ilişkimizin boyutuna karış-"

"GERÇEKTEN! KAÇINCI KEZ KAPINI KIRDIĞIMI FALAN HATIRLAMAM, BUNU DA KIRARIM!"

Jongin'in sesini kesen şey, kapıda beklemekten sıkılan ve öfke kat sayısı yavaşça artan bir Yixing'ti.

"-amaz." diyerek cümlesini tamamladı ve "Bugün bir faaliyetimi bölmese şaşıracağım." diyerek kollarını geriye atarken homurdandı Jongin.

Yatağımda oturan Jongin'i sert olmasını umursamadığım bir hareket ile yataktan kaldırırken, kapıya doğru "Geliyorum!" diye bağırdım. Jongin ne yapmaya çalıştığımı çözmeye çalışırken, konuşmasına izin vermeyerek elimle ağzını kapattım ve hızla arkamızda kalan banyonun içine ittim onu. Kapının ardında duran uzun bornozu aceleci bir şekilde üzerime geçirdim.

"Ne yapıyorsun?"

"Odama gelmenin ve bir boklar çevirmemizin acısını, üstün oyunculuğum sayesinde azaltmaya çalışıyorum." dedim hızlı hızlı. "Duştaydım diyeceğim. Yoksa onu bu kadar bekletmemi başka şekilde açıklayamam."

Bu sırada giymiş olduğum bornozun altından siyah pantolonumu zorlukla çıkarak kirli sepetinin üzerine attım ve işaret parmağımı Jongin'e doğrultarak, "Buradan sakın çıkma," diyerek onu uyardım. "Yoksa bu banyoyu senin mezarın olarak ayarlarım, haberin olsun."

Gerçi çıktığın takdirde ölüme yollanan ilk ben olacacağım ama olsun...

Banyodan hızla çıktım ve kapıya ulaştım. Arkamdan bıkkın bir şekilde homurdanmaya devam ettiğini işitsem bile, umursamadım. Çünkü şu anki mesele, kesinlikle çok daha fazla önemliydi. Boğazımı temizleyip, saçlarımın kuruluğuna bir neden bulmaya çalışırken, hızlı düşün taktiği ile kapıyı aniden açtım.

Elini kapıya bir kez daha vurmak için kaldıran Yixing'in yumruğu yüzümü saliye ile sıyırıp geçirirken ona bu yüzden kızmak için kendime söz verdim. Şu an üstünü kapatmam gereken çok daha önemli bir mesele vardı çünkü.

he never knows // kaisoo Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin