7.

2.3K 233 151
                                    

•••

Uzun süredir kesintisiz bir uyku süremememin acısını yaşıyordum. Geceleri yatağa hangi saatte, hangi ruh halinde yatıyor olsam da; bir şekilde en az üç defa uyanıyordum. Sebepsiz yere... Kafamda konuşan sesler yüzünden, zihnim beni uyanmam için dürtüklüyordu.

Şuanki gibi.

Deli gibi ağlamak istiyordum. Göğsüm sıkışıyor ve nefesimi kesmek yerine, deli gibi bağırıp ağlamamı istiyordu. Canım yanmakla kalmıyor, aklım da yerinden alınıyordu. Tanrı aşkına! Elimde ne kalmıştı artık? Ne vardı? Daha benden nelerim sökülüp alınacaktı? Canım yanıyordu. Yetmez miydi? Çünkü ben vazgeçmenin kıyısında, bir o yana bir bu yana sallanıyordum. Bir tarafımdan, biri bana hafifçe dokunsa, o yöne doğru düşecekmişim gibiydi. Gibisi fazlaydı. Yere çakılacaktım, sertçe.

Artık dur!
Çık aklımdan!
Bırak bana bir şeyler söylemeyi!

Bana bir şeyler söylemeyi, kendini hatırlatmayı bırakmalıydı. Kendimi öldürmek için verebileceğim onlarca şey vardı ki... kendi canımdan böylesine vazgeçmeyi düşünmek de beni delirtiyordu. Bilinçaltımı tamamen ele geçiren o adamı, gündüzleri aklımdan insanların kalabalığı arasında kaybetsem bile; geceleri beni o kalabalıktan sıyrılarak buluyordu. Ve söylediği şeyler; ruhumu okşayacak, iyi günlerimiz, sevinçten dört köşe olduğum zamanlardı.

Bana hakaret et geceleri, gerizekalı de, aptal de! Sana sinirleneyim!
Ama yalvarırım, 'sana alıştım', 'çok güzelsin' deme.

Gözlerimden akmak ve beni yeniden geçmişe sonu gelmez bir yolculuğa götürmek için direnen gözyaşlarımı geriye ittirerek, başımı sertçe yastığımın üzerine koydum. Saçlarıma doladığım ve sıkmaktan kaskatı olmuş eklemlerimi zorlukla da olsa çözerek, gözlerimin üzerine kapattım. Yanımdaki komodinde parıldayan dijital saat, 03:17'yi gösteriyordu.

Ve bu; gece 11'de yatağa yattığımdan beri ikinci defa uyanışımdı.

Beni biraz için rahat bırak, sana yalvarıyorum Jongin.
Anılarını bana ya tamamen ver, ya da hepsini al ve git.

Fakat yapmadı. Aynı gece içerisinde beş defa uyanan bedenim, üstüne gelen bu amansız anı bombardımanını ve Kim Jongin'in güzelliğini hala bir miktar bile unutamadığından, yorgun düştü.

Senden başka bir şey dilememiştim.
Yalnızca ya beni kabul etmeni ya da çekip gitmeni...
Fazla bir şey değil, Jongin. Gerçekten, bu kadar zor muydu?

•••

"Bırak lan o pastayı, o benim!"

"Nerden senin oluyor? Çatalımı ilk ben batırdım."

"Hadi lan ordan! Kıçımın ilki seni..."

"Onu da yapacağım, benim asabımı bozma da ver şu pastayı!"

Edepsiz konuşan Jongdae ve biraz olsun küfür etmekten haberi olmayan Joonmyeon. Kimin galip geleceğini tahmin etmek kesinlikle zor değildi.

Bütün bu karmaşanın ve insanların gülüş seslerinin gürültüsü içinde, kafamı biraz olsun dinlemek istedim. Sandalyemi biraz geriye iterek, bacaklarımı kendime doğru çektim. Tek yapmak istediğim şu gereksiz yere pasta kavgası yapan dengesiz arkadaşlarımın seslerini kafamda bloke etmekti. En azından şimdilik tek sorunum buydu. Beynim patlayacakmış gibi hissediyordum. Başımı sandalyenin arkasına atarak, gözlerimi gökyüzünde bugün için bolca bulunan yıldızlara çevirdim.

he never knows // kaisoo Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin