21.

1.4K 160 25
                                    

Yine çok kıyak insanım ya... Ard arda iki bölüm yazdım. Onu da ilerleyen saatlerde paylaşacağım.

•••

"Gel buraya."

Jongin'in bir anda ciddileşen yüz ifadesinden korkmam gerektiğinin farkındaydım. Ona itaat ettim ve yanına küçük adımlarla yürüdüm. İki adımlık olan yeri dört adıma çıkarmak da şu an tam benim yapabileceğim bir şeydi zaten. Çünkü... Sanırım ya azar işitecektim dokuz gündür ondan kaçmam hakkında; ya da hemen şu an, beni burada yiyecekti. İkinci seçenek beni çok da kötü etkilemezdi.

Ona aşağıdan bakarken, yüzdüm yüzdüm kuyruğuna geldim ölsem de gam yemem kafasındaydım. Omuzlarımı olası bir şeyden korunmak için kendime çekip, avucumu yanağına bastırdım. Parmak uçlarım, kollarım, tenim... Hepsi Jongin'i istiyordu. Tedirginliğim yüzünden omurgamdan aşağıya doğru terlediğimi hissettim ve titredim. Bunun yanında dudağımdaki gülümseme ile yanağında olan parmaklarımı pürüzsüz teninde gezdirdim.

"Özür dilerim."

İşaret parmağım ağır ağır çenesine doğru süzüldü. Jongin'in beni durdurmasını ya da elimi itmesini falan olasılıklar dahilinde görüyordum. Lakin şimdiye kadar itmemiş olması, beni biraz olsun yüreklendirmişti. Baş parmağımı dudak kenarına dokundurdum ve hızla geri çektim.

"Ne için?" diye sordu gözlerini gözlerime dikerek. Bana meydan okuyor gibi bir hali vardı. Sanki onu bıraktığım dokuz gün için biraz olsun vicdan azabı çekmemi ya da ne kadar saçma bir şey yaptığımı bana göstermek istiyordu. Dile dökmek istedim. Lakin bunun yerine baş parmağımı, onun dolgun iki dudağının tam ortasına bastırırken buldum. Elimin altındaki sıcak ve ıslak dudakları, titrek bir nefesimin havada süzülmesine neden oldu.

"Dokuz gündür salak gibi davrandığım için," diye mırıldandım bir çocukmuşçasına.

Baş parmağım dudaklarındayken, nasıl masum bir çocuk olabilirdim bundan emin değildim. Tam aksine bir baştan çıkmış bir halim olmalıydı. Bu netti. Bir anda Jongin'i arzulamam ve beni azarlayacağı zaman bütün cazibemi buna kullanmak istemem tüm bunların göstergesiydi. Dolgun alt dudağı beni benden alırken, düşünmeden ona yönelttim parmağımı. Hiçbir şey umrumda değildi.

"Yanlış cevap veriyorsun," diye fısıldadı başını bana doğru hafifçe eğerek. "Bir daha düşün."

Nefesi burnuma çarpıp, oradan da tüm yüzümü esiri altına alırken düşünmek pek de işten değildi. İstemsizce dudaklarımı yalarken, ayak uçlarımı tam Jongin'in ayakkabılarına değdirecek kadar yaklaştım. Utanç duygum yok gibiydi. İşin kötüsü ise, bunun dahi farkında değildim. Benim oluşturduğum yakınlık yüzünden göğsüm neredeyse göğsüne dayalıydı ve utanmaz olmak mükemmel hissettiriyordu.

"Cevap?"

Jongin'in dudağı konuşması yüzünden hareket etti. Baş parmağımın bu durumdan dolayı biraz daha sıcakladığını hissettim. Jongin yüzüme ısrarla bakıyor ve cevap vermemi bekliyordu ama asla konuşmayacağımın o da farkındaydı. Beni cezalandırmaya çalışıyordu. Çünkü birkaç dakika öncesine kadar ona ne teklif ettiğimi kendi çok iyi anlamıştı. Gözlerim onun gözlerinde takılı kalmışken dudaklarım arasından zayıf bir inleme dökülüverdi.

Baş parmağımın, başı görünmezken Jongin'in ağzının içinde olduğunu fark etmem hissettiğim arzu ile beraber olmuştu. Bir daha söylüyordum. Beni cezalandırıyordu. Bedenim için değil, duygularım için de ona ihtiyacım olduğunun farkındaydı.

he never knows // kaisoo Место, где живут истории. Откройте их для себя