19.

1.5K 176 135
                                    

Geçen bölüme yorum bırakmış olmanız öyle güzeldi ki...
İçinizdekileri paylaşmış olduğunuz için teşekkür ederim.
Her bir yorum cidden ayrı bir dünya, ayrı bir histi. Sanki farklı bir aynadan bakıyormuşum gibi hissettim.
Duyguları yansıtmanız, karakterleri çözümlemeniz... "Hiç bitmesin." demeniz çok güzeldi.

•••

"Daha önce," diye mırıldandım. "Hiç iki kişiyi, birbirine benzettiğin oldu mu?"

"İnsan insana benzer sonuçta. Olmuştur."

"Mesela?" diye sordum. "Benimle aynı duyguları paylaştığın, aynı şeyleri hissettiğin ya da ne bileyim... Ben gibi gördüğün biri var mı?"

"Bir düşüneyim..." dedi Yixing, ama dediğimle ilgilenir gibi bir hali de yoktu.

Bir şey düşünmüyordum. Ama bunun yanında zıtlıklar içinde boğulacak gibiydim. Sabah küçük çaplı bir baş ağrısı ile güne başladığımda aklımda bu soru vardı. İki kişi, birbirine nasıl bu denli benzer? Cevabını aramaya bile çabalamazken, sürekli bu şeyin aklımda dönmesi can sıkıcıydı.

"Jongin mesela," dedi gözlerini bana çevirerek. "Onu birilerine çok benzetiyorum."

Verdiği cevap karşısında, elimdeki kalemi komodinin üstüne koyarak heyecanla ona baktım. Bu ilgimi çekmişti. Çünkü nedense onun da, benim gibi Jongin'le aynı kişiyi benzeteceğini düşünüyordum.

Bir umut.
Belki işte.
Aşağılık bir insan olmadığımı kanıtlayacak herhangi bir şey bulmak istiyorum.

"Amazon virüsleri," dedi. "Jongin kesinlikle bir amazon virüsü. Ne kadar iğne vurdursan, çözüm arasandan da bulamıyorsun. Öyle bir şey."

Burnumdan bıkkın bir nefes verdiğimde, omuzlarım da aradığını bulamamışlığın hüznü ile düştü. Başımı duvarıma sertçe yaslarken, ayaklarımı yatağımdan aşağıya sallandırdım. Hızla vurduğum başımın arkasından sızı büyürken, derince inledim.

"Jongin'den neden bu kadar nefret ediyorsun, anlamıyorum ki..."

Sızlandım. Ama cevap vermedi. Başını televizyona kurduğu Pes ekranına çevirdi. Ayak ucumda duran kalçasını ayak parmak uçlarımla dürttüm. Ama dönmek bir yana, bakmadı bile. Elindeki konsol ile ilgilenmekle meşguldü. Bir kere daha dürttüm.

"Söyle hadi. Neden hastalık derecesinde nefret ediyorsun ondan?"

Sebebini bilmiyordum ama daha önce sormamıştım. Neden bu kadar nefret ettiğini hiçbir zaman merak etmemiştim. Pekâlâ, neden ama? Uzun süredir olan ve bu aşırı düzeye kaçan nefretin sebebini hiç merak etmemiş olmam biraz saçma değil miydi? Daha çok imkansız gibiydi hatta.

"Bence şu an merak ettiğinden sormuyorsun bunu." Yixing elindeki konsoldan gözünü ayırmadan dalga geçerek konuştu. "Yer arıyorsun Jongin'e dönmek için. Bunun için benim anlamı olmayan nefretimi sorgulama. Nasıl olsa beni hiç dinlemiyorsun."

"Merak ettiğimden soruyorum." demekle yetinmek zorunda kaldım. Jongin'e dönme kısmını çoktan atlattığımı söyleyecek olmak gözümü korkutuyordu. Ve yalan söylemek de istemiyordum. Çünkü şimdi bir şeylerin üstünü yalan ile örtersem, ilerisi çok daha kötü bir hâl alabilirdi. Bu yüzden akışına bırakmayı ve üstü kapalı konuşmayı tercih ettim.

"Etmesen iyi olur. Sadece boşu boş yere nefret ediyorum. Sebebi olsun ya da olmasın, bu önemli değil."

Önemli olan bu değil.

he never knows // kaisoo Where stories live. Discover now