28. (Buzdan kalp -part II-)

3.5K 172 16
                                    

Ecrin;

Eve girdiğim zaman odama çıktım. Nasıl olurdu? Nasıl karşıma çıkabilirdi? Çok değişmişti. Nefretle bile bakmıyordu bana. Bana karşı olan bütün duygularını yitirmiş gibiydi. Sanki.. sanki.. bir yabancı gibiydi.. Başımı iki yana salladım hızla. Onu sevmiyordum. Onu düşünmem saçmaydı. Aslında.. değişmeyen tek şey parmağındaki yüzüktü. Bugün acele ettiği randevu neyd- "Kızım! İyi misin? Alınmadın mı?" Dedi annem.

"Alındım! Çok yorgunum.. yatacağım!" Diye bağırdım. "Tamam!" Dedi annem. Ayağa kalktım. Üzerimi değiştirdim. Yatağa yattım. Uzun düşüncelerle, huzur dolu bir uykuya daldım..

~~~~■~~~~SABAH ~~~~■~~~~

Uyandığıma emin olduğum zaman gerindim. Acele ile telefonuma sarıldım. Yazmıştı! Saate baktım. 1 saatim vardı. Telaşla duşumu aldım. Hazırlandım. Koşarak odamdan çıktım. Mutfağa daldım. "Anne! Acelem var! Geç kalıyorum!" Dedim. Ekmeği ağzıma attım. Evden çıktım. Apartman merdivenlerinden hızla indim. Çağırdığım taksiye bindim. Adresi verdim. Hızlı olması gerektiğini de belirttikten sonra çantama yöneldim.

Eşyalarımı kontrol ettim. Herşeyim hazırdı. Şirkete vardığımda parayı verip saate baktım. 10 dakika mı?! Arabadan çıktım. Holding'e ilerledim. Asansöre koştum. Üzerimi düzelttim. Kapı açıldığı anda çıktım. 'Ateş kor.' Yazan odanın önüne gelince derin bir nefes aldım. Kapıyı çaldım. "Gir!" İçeriye adımımı attım. Kapıyı kapattım. Masaya yaklaştım. "Merhaba ateş bey." Dedim. Bana kısa bir bakış attı.

Önüne döndü. "Sekreterim olarak çalışacaksın." Dedi. "Sizin sekreteriniz var ama.." Dedim. "Dün geceye kadar evet." Gözlerim hafifçe açıldı.

Sekreteriyle birlikte mi oluyordu? Yutkundum. "P-peki." Diye mırıldandım. Kapıya ilerledim. "Al şu kağıdı." Dediği zaman ona döndüm. Önüne bir kağıt bıraktı. Kağıdı aldım ve dışarıya çıktım. Elimdeki kağıtta gezdirdim gözlerimi. Sevdiği kahve, temas olmaması, iş saatlerim, yapmam gerekenler yazıyordu. Yerime geçtim. Eşyalarımı yerleştirdim. Bana verilen iş ile ilgilenmeye başladım. Önümde bir gölge oluştu.

Başımı kaldırdım. Çok güzel bir kız karşımdaydı. "Ateş içeride mi?" Diye sordu. Afalladım.

'Ateş?' Bey neredeydi? "Siz kimsiniz?" Diye sorduğum zaman gülümsedi. Parmağını gösterdi. "Nişanlısı.." dedi gururla. Klavyedeki ellerim kucağıma düştü yavaşça. "Nişanlısı mı?" Diye fısıltı çıktı ağzımdan. Ateş'in kapısı açıldı aniden.. ben gözlerim dolu bir halde kapıya döndüm. "Ceyda? Güzelim? Neden o salağın yanındasın? Biliyorsun meleğim.. dilediğin zaman odama girebilirsin." 'Meleğim...' 'salak...' 'güzelim..' Ceyda gülümsedi.

"Biliyorum aşkım. Dedim ki; eğer yoğunsan gelmem.. ama kız cevap vermedi." 'Aşkım..' Ben hala ona bakıyordum. Ceyda ateş'e ilerledi. Ateş ceyda'yı belinden tuttu. Dudağına öpücük kondurup geriye çekildi. Ceyda güldü. Ateş'in göğsüne başını yasladı. Birlikte içeriye girdiler.

O yüzük.. bana değil.. o kadına aitti. Önüme döndüm. Bu konuda duygusuz olmam gerekiyordu. Olmuyordu. Neden olmuyordu! İntikamımı almıştım işte.. sevmiyordum onu.. gözümden bir damla yaş firar etti. Benden sonra üzülür-yıkılır sanmıştım. O ise.. başkasını bulmuştu kendine. Neden olmuştu bu bi anda? Yüzümdeki yaşı sildim. Kendime gelmeliydim. Bulursa bulsundu! Bana neydi!

Önümdeki işe döndüm. Dosyayı hazırlamak 4 saatimi almıştı. Odadan hala çıkmamışlardı. Odaya ilerledim. Kapıyı çaldım. "Gir." Bu seferki ses kısıktı. İçeri girdiğim zaman gördüğüm görüntü canımı yakmıştı. Ateş koltukta yatıyordu. Göğsünde ise Ceyda uyuyordu. İkisi de birbirine sarılmıştı. Elimdeki dosyayı sıktım. "Ne o elindeki?" Ateş'in fısıltılı sesiyle kendime geldim. "İstediğiniz dosya efendim." Dedim. Umursamaz tavırla "Masaya bırak ve çık. Bizi rahatsız ediyorsun." Diye fısıldadı. Başımı salladım. Dosyayı masaya bıraktım. Masanın üzerindeki çerçeve dikkatimi çekti.

Bu... Ceyda ve Ateş'in resmiydi. İkiside gözlerini kapatmış, birbirlerine sarılmıştı. Mutluydu. Bensiz. Gözlerim doldu. Ellerim titredi. Odadan çıktım ve arkamdan kapıyı kapatıp kapıya yaslandım. "O kimdi aşkım?" Ceyda'nın sesini duydum.

"Gereksiz'in biri.. prenses." Bunu diyen ateş'ti. Benden gereksiz diye bahsetmişti. O kıza.. 'prenses' demişti. Nefesim daraldı. O an anladım. Ateş beni gerçekten silmişti. Yavaşça masaya ilerledim. Sandalyeye çöktüm. Önüme bakıyordum. Önümde sadece anılar vardı.

Yaptığımız herşey önümdeydi. Bana neler oluyordu? Gözlerimdeki yaşları sildim. Kendime gelmeye çalıştım. "Hey! Pişt! Adını unuttum." Başımı ateş'e çevirdim. Tekrar gözlerim doldu. Kucağında Ceyda vardı. Başını Ateş'in göğsüne yaslamıştı. Uyuyordu.

"Toplantılarımı iptal et. Neden diye soran bir salak olursa 'nişanlısıyla evlerine gitmesi gerekiyormuş.' dersin. Sende eve gidebilirsin. 1 saat erken çıkmış olursun." Dedi. Asansöre ilerledi. 'nişanlısıyla evlerine gitmesi gerekiyor..' gözlerim artık savaşı kazandı. Yaşlar teker tekrar gözlerimi terk etti. Eve gitmeliydim. Gözyaşlarımı silip kendime 'Şimdi olmaz.' Dedim. İşlerimi hallettim. Eşyalarımı aldığım gibi çıktım.

Taksi yolculuğundan sonra eve vardığım gibi tekrar odama koştum. Kapıyı kilitledim. Üzerimi değiştirdikten sonra yatağa yatıp ağlamaya başladım. Yatağa iyice gömüldüm. Yastığa yüzümü gömdüm. Çığlık attım. 'Nişanlısı.' 'Güzelim.' 'Meleğim.' 'Prenses.' Ben artık hayatında yoktum. Beni silmiş, başkasını benim yerime yazmıştı. "Kızım iyi misin?" Annemin sesiyle kendimi topladım. "Uykum var!" Diye seslendim. "Yine mi? Tamam." Dedi. Ayak seslerini dinledim yumruklarımı sıkarken. Tekrar ağlamaya başladım.

'Ya onu silemediysem?' Ben onu hiç yazmadım ki? 'Acaba?' Dedi kalbim. 'Belkide yapmışsındır?' Gözlerimi kapattım acıyla. Gözümün önüne öpüştükleri zaman geldi. Hıçkırıklarım şiddetlendi. Yüzümü yastığa gömdüm. Canım yanmıştı. Beni kırmaya bile kıyamayan o, şimdi benim canımı yakmıştı. Benden intikam almaya bile çalışmadan yapmıştı bunu. Elimle yastığı sıktım. Bir süre daha ağladıktan sonrası karanlıktı..

~~~~■~~~~SABAH~~~~■~~~~

4 yıl öncesine döndüm bir anda.. Başım ağrıyordu.. Saate baktım. 2 saatim vardı. Yavaşça işlerimi hallettim. Mutfağa ilerledim. Masaya oturdum. Ruhsuzca yemeğimi yemeye başladım. Yemeğimi bitirdikten sonra ayağa kalktım. Saate baktım. 1 saatim vardı. Ayakkabılarımı giydim. 2. Günümde istemeyerek gittim işe.

Asansörde bile gülümseyemiyordum. Masama ilerledim. Oturdum. Ateş'i bekledim. Asansörün geldiğini belli eden *clink* sesiyle kendime geldim. Ateş çıktı önce. O kızı aradı gözüm. Yoktu. Rahatlıkla derin bir nefes aldım. Ateş odasına girmeden önce bana göz ucuyla baktı. Odasına girdi. Arkasında korumalar vardı. Vedat bana baktı. Önce afalladı sonra, "Senin burada ne işin var lan?!" Diye kükredi. Üzerime yürüdü. Korkuyla geriye yaslandım. Sedat vedat'ı tuttu. "Değmez. Kesin yine bi boklar yemiştir. Patron'u nasıl ağına düşürmüştü.. hatırla." Dediği zaman sedat ağabeye döndüm. Bana onca korumanın içinde 'orospu' demeye getirmişti.

"Haklısın." Vedat ağabeyin sözüyle gözlerim doldu. Önüme indirdim bakışlarımı. Cem ağabey geldi. "Ateş içerde mi?" Diye sordu. Başımı salladım. İçeri girdi. Bir süre daha korumaların bana nefretle bakışını hissettim. Ateş çıktı dışarıya. "Evet. Anlıyorum aşkım. Tamam. Bende seni seviyorum." Diyerek çıktı ateş. Telefonla konuşuyordu. Ben ise kaskatı kesilmiş bir halde ekrana bakıyordum. "Hadi gidelim." Ateş ile korumalar asansöre yöneldi.

Kapı kapandığı anda ağzımdan hıçkırık kaçtı. Kollarım iki yanıma düştü. 'Aşkım.' 'Seni seviyorum.' Bana bunları hiç söylememişti. Hiç bir zaman bana söylemediğini, telefon gibi basit bir icatla 'sevgilisi'nin yüzüne bakmadan söylüyordu. Benimle telefondayken soğuk konuşurdu. Ona 'seni seviyorum' gibi bir kelime söylemişti telefonda.

Hıçkırarak önümdeki masaya kollarımı koydum. Ellerimin arasına yerleştirdim başımı. Bu katta sadece patron. Sekreter olurdu. Yalnızdım burada. "Allah kahretsin! Neden canım yanıyor!" Diye bağırdım. Cem ağabeyin sesi ile dondum kaldım. "Belkide ilk başta kullanmışsındır... zaman geçince de aşık olmuşsundur?" Cem ağabeye döndüm korkuyla.

Haklı olabilir miydi? 'Ya ben Gerçekten ateş'e aşık olduysam?' Diye düşündüm.

BUZDAN KALP (Mafyanın Doğuşu) (Tamamlandı.)Dove le storie prendono vita. Scoprilo ora