Bir babanın ellerini topraktan tutunca anladım. Gözlerini geçmişten bulunca mesela...
Ben her kimsem, o olamadan öldü ruhum. Hayatın izni kara kalem ile sicilime işlemişken, ben ben değildim... bu yüzden, şimdi gözlerinizi kapatın. Ve şunu düşleyin;
Bir yoğum bakımın önünde çoktan umutlarını yitirmiş bedenler düşünün. Babanızın o masum kaderini düşünün. Düşünürken bile gözyaşlarına boğulduğunuz bu gecede bile, ben o gün ağlamayı öğrenmiştim. Gerçekten ağlamayı! Yokluğunu düşünün mesela, evde mutluluktan yoksun bomboş tabakların beyninizde kırıldığını düşünün. Boş yere evdeki yalnızlık hücrelerinde yattığınız o geceleri düşünün. Ve şimdi gözlerinizi açın;
Şimdi babanıza sarılın sebepsizce. Onu öpün mesela. Benim yapamadıklarımı yapın isterim bu gece...
YOU ARE READING
İntihar Ve İntizar Hülyası
Short StoryBir yalnızın yanındaki dostları; Karanlıktan rüyalara vuran el feneri , düşlere giden yıldız arabalar...