17. Bölüm

2.5K 265 87
                                    

Gönderen: Bilinmiyor

"Eğer kim olduğumu merak ediyorsan öğrenmek için bir şeyler yapman gerekmez mi, küçük?"

*Konum*

Tek bir mesajla yerinden kalkıp toplantı salonundan çıktı Taehyung. Her kimse onun sınırlarını zorluyordu. Tek omzuna taktığı çantası düşmeye yeltendiğinde eliyle sıkıştırdı. Kendinden emin adımlarla ona atılan konuma gitmeye çalışıyordu. Fakat bir sorun vardı. Bu konum biraz şehrin dışına çıkıyordu, muhtemelen tehlikeli bir yerdi.

Koşar adım seminerden çıkan Taehyung'un arkasından öğretmenlere hasta olduğunu ve onunla ilgilenmeye gideceğini söyleyip izin aldı, Jungkook. Bir de bunlarla uğraşmak istemiyordu. Koridorun diğer ucunda ters düşen ışıklardan dolayı yarım yamalak seçilen çocuğa baktı, Taehyung kendini çabuk ele veriyordu. 

Taehyung çıkışta bir taksiye binip verilen adresi istedi. Yaklaşık bir-bir buçuk saat sonra ulaştığı uçurum kenarı daha önce Jungkook'la konuştuğu yerdi. Buraya neden çağrıldığını anlamadığı gibi neden burası olduğunu da anlayamamıştı. 

Jungkook'un arkasından geldiğini bilmiyordu. Jungkook onun ne yapacağını, neler olduğunu anlamak için sesini çıkarmadı. Sadece fark edilemeyecek bir yerden sevgilisini izliyordu.

Yine daha önce kendisinin bulunduğu uçurum kenarında gördüğü silüeti netleştirmek amaçlı gözlerini kıstı. Tanıdık bedeni görünce geriledi.

"Hyung!"

Silüetin sahibi ona dönüp gülümsediğinde bir şeylere anlam verebilir olmuştu. Onu buraya çağıran Yoongi'di. O kutu ve yazıları, şemsiye... Yavaş yavaş aklına gelen anları fısıldadı. Koşarak diğerinin yanına gitti. Kolundan tutup kendine çekti. Aşağıya fazla yakında duruyorlardı. 

Taehyung kendinden kısa olan çocuğu kendine çektiğinde kendine çarpan bedenin sahibi kollarını beline dolamıştı. Yaşça küçük olan şaşkınlıkla diğerini kendinden biraz ayırdı. 

"Neler oluyor hyung?"

Yoongi tekrardan sarıldı.

"Taehyung lütfen... Biraz daha seni hissetmeme izin ver. Sadece birazcık daha sonrasında sana her şeyi anlatacağım."

Sesini çıkarmadan bekledi. İçini kaplayan korkuyla karışık bu duyguya sıfat takamıyordu. Birden bire hayatına tüm muhteşemliği ile giren Jungkook... Başında geçici bir heves olduğunu düşünse de sonrasında kendinden emin bir ilişkiye adım atmaya karar vermişti. Her şey yolunda gitmeye başlamışken Yoongi'nin imalarının olduğu mesajlar almaya başlamış, aklını karıştırmasına sebep olmuştu. Şimdi ise ondan her şeyi anlatmak için zaman istiyordu. 'Neler oluyor Tanrı aşkına?' diye geçirmeden edemedi içinden.

Yoongi ondan ayrıldıktan sonra eline bir zarf tutuşturdu. 

"Bunu ben gittikten sonra açacaksın söz mü?"

Taehyung bir elindeki zarfa bir Yoongi'ye baktı. 

"Nereye gidiyorsun?" 

"Senin gelmemen gerek bir yere Taehyung, henüz çok erken." Dolan gözleri hafif hafif yaşlarını dökerken elinin tersiyle sildi.

"Ne diyorsun? Hiçbir şey anlamıyorum."

Omuzlarından tuttuğu çocuğu sarstı ve sesini yükseltti. 

"Birden bire ne yaptığını sanıyorsun? Hiçbir şey yokken Hoseok'un arkadaşı gibi hayatıma girip de nasıl birkaç haftada mahvedebilirsin?"

"Hayatını mahvettiğimi mi düşünüyorsun? Özür dilerim Taehyung. Amacım bu değildi.

Her şey... Merak ettiğin her şey sana verdiğim zarfın içinde yazıyor. Lütfen başka kimse okumasın."

"Gerçekten bir şey söylemeyecek misin?" İsyan etti Taehyung.

"Söyleyeceğim. Yaklaşır mısın?"

Tereddütle yaklaştı diğerine. 

"Seni seviyorum Taehyung... Sana aşığım. Lütfen beni affet."

Yoongi koşarak uçuruma yaklaştı. Sesini biraz öncekine aksi olarak yükseltti ve toklaştırdı. 

"Seni seviyorum Taehyung! Ölümümü gördüğün için özür dilerim. Seni çok seviyorum."

Bedenini ters çevirip metrelerce yüksekten aşağı bıraktı sonra. Saçlarına karışan rüzgar ve uçurumun ucundan onu seyreden küçüğüne gülümsedi. Yanlış yaptığını biliyordu. Taehyung'un üzüleceğini, ağlayacağını ve kendini suçlayacağını da. Haksız da sayılmazdı gerçi. Fakat Yoongi bencil biriydi. Taehyung'a bunca sorunu ve acıyı yükleyerek gitmişti. O zaman ki gibi, yine bencildi. Bu seferkini telafi edemeyecekti.





MystérieuxWhere stories live. Discover now