22. Bölüm

2K 209 8
                                    

Kısa bir bilgi notu; Hyun Jae erkeklerden hoşlanmıyor yani Jungkook ile sadece arkadaşlar.

7 ay sonra...

Taehyung'un kanalına girerek ara ara neler yaptığını öğreniyordu Jungkook. Son üç haftadır hiçbir sosyal medya hesabına girmemesi ve yeni video atmaması dışında çok sorun yok gibi duruyordu. Onun aksine Taehyung Fransa'da kendine yeni bir hayat kurmuş yeni arkadaşlar edinmişti. Mutlu görünüyordu. Tabii ki mutlu olması Jungkook'un hoşuna gidiyordu. Fakat neden hiç onu arayıp sormuyordu?

Aklındaki soru işaretlerinden sürekli içerek kurtulmaya çalıştığından basit bir alkolik olmuş, çevresinde Hyun Jae'den başka insan bulundurmayan birine dönüşmüştü. Yıllarmış gibi geçen yedi ayda kilo vermiş iyice zayıf düşmüş bedeni aksattığı öğünleri ile birlik olup onu çürütüyordu. Yavaş yavaş ölüyordu.

Gittikten beş ay sonra kanalına yüklediği videoyla Fransa'da olduğu herkese duyurmuş uzun bir süre Kore'ye dönmeyi düşünmediğini söylemişti. Jungkook anlamıyordu. Nasıl beş ay içerisinde toparlandığı bu süre içerisinde onu nasıl özlemediğini, görmek istemediğini... Yoongi'nin ölümünü sebep edip gittiği yerde nasıl bu kadar mutlu olduğunu anlayamıyordu. 

O videodan sonra Taehyung'a attığı tüm mesajlara görüldü atılmıştı. Zar zor bulduğu telefon numarasının çağrıları açılmamıştı. Kısaca Taehyung, Jungkook'u hayatından çıkarmıştı. Buna rağmen onun peşinden hiç bilmediği bir ülkeye gitmiş, günlerce onu aramış ama bir türlü ulaşamamıştı. Sonunda yeterli parası kalmadığı için geri dönmek zorunda kalmıştı. Taehyung'un aksine aşkı için savaştığından pişman değildi. Taehyung için yaptığı hiçbir şey için pişman olmamıştı. Onun için değerdi.

Bilgisayarını kapatıp başını duvara yasladı. İçinde bastıramadığı özlemine artık fotoğrafları bile iyi gelmiyordu. Onu görmek istiyordu. Bunun için muhtemelen en iyi ihtimal yine Fransa'ya gitmekti ama parası yoktu. Aklına gelen fikirle koşarak aşağı indi. Taehyung gittikten sonra Hyung Jae onu hiç bırakmamıştı, şimdi de aynı evde kalıyorlardı. Başta itiraz etsede Jae'nin ailesine ait olan bu evde kalarak az da olsa kira yerine birikim elde etmişti. 

"Jungkook haydi yemek yemeye gidelim." 

Hyun Jae normaldeki tarzından biraz farklı görüntüsüyle göz kamaştırıyordu. Jungkook'un tabiri ile kıza benzemişti.

"Tamam gidelim de neden böyle giyindin ki?"

"Sebebini sormada düzgün bir şeyler giyip gel haydi bekliyorum." 

Genç kız çocuğu omzundan iterek çıktığı odasına geri soktu. Jungkook boş boş bir süre kapıya baktıktan sonra dolabından siyah pantolonunu, siyah gömleğini ve yine siyah kendinden desenli ceketini alıp giydi. Kemerini de taktıktan sonra saçlarını normalin aksine şekillendirip alnını ortaya çıkardı. Jae'nin amacını anlamasa da onu kırmak istememişti. Uzun zamandır bir anne edasıyla onunla ilgilenen kız doğru düzgün ilk defa bir şey istemişti. Bundan ki sorgulamadı.

Hyun Jae odanın kapısını çalmadan içeri girdiğinde aynada kendini süzen çocuğa bakıp kahkaha attı. 

"Vay gerçekten yakışıklıymışsın Kook. Keşke erkeklerden hoşlansaydım." diyerek alayla sırıttı. Daha sonra da kolundan tutarak evden çıkardı. Kız ayağındaki yüksek topukluları göstererek arabanın anahtarını Jungkook'a fırlattı. İç çekerek aldığı anahtarla arabaya bindi ve kızın verdiği adrese sürdü.

MystérieuxWhere stories live. Discover now