12. Bölüm

4.4K 453 58
                                    

Taehyung yüzü yerde merdivenlerden inerken çarptığı öğrencileri umursamıyordu. Öğretmenden suçsuz yere yediği azar, zaten birkaç gündür bozuk olan moralini alt üst etmişti. Etrafında olan hiçbir şeyle ilgisi olmayan bakışlarını yerden kaldırmadan çıkışa doğru ilerledi. Bundan sonraki ders yine aynı öğretmeneydi ve derse girmek istemiyordu.

Sonunda dışarı çıktığında her zaman gittiği kafeden bir kahve aldı. Kafasını dağıtmalıydı. Üşümüş ellerini sıcak kağıt bardağa sardı ve ısıtmaya çalıştı. Boş adımlarla dolaşırken, şehrin ünlü dar sokaklarına geldi. Küçük fotoğraf makinesini çıkarıp hoşuna giden birkaç fotoğrafı kareledi. Sokakta bulunan birkaç genç çocuğu da fotoğraflamayı ihmal etmemişti. Köşede baharın geldiğini anlatan pembe yapraklara sahip ağacın önündeki bankta oturan çocuğun çok fotojenik olduğunu düşündü. Bu yüzden onun da fotoğrafını çekti. Yüzü görünmediği için sorun olacağını sanmıyordu.

Yeterince fotoğrafa sahip olduğunu düşündüğünde ileride gördüğü küçük bir kırtasiye dükkanına girdi. Yeni bir hobi edinmek istiyordu. Kendi için küçüklü büyüklü bir sürü defter aldıktan sonra gözü köşede numara sırasına göre dizilmiş fırçalara takıldı. 'Ablamdan sonra belki ben de çizerim, neden olmasın?' diye geçirdi içinden. Ablası çizim yaparken gördüğü markanın fırça ve boylarını aldı. Sepetine renkli boya kalemleri, mürekkepli kalemler, keçeli ve daha bir sürü çeşitten kalem attı. Son olarak girişte gözüne çarpan çantayı da aldı ve bulunduğu yere ödeme yapıp çıktı.

Hemen yanında, önünde bir masa olan kitapçıya girdi. Yeni kitaplar almak ona iyi gelecekti. İçerinin mayhoş toz kokusunu özlediğini hissetti. Bir yerlerden tanıdıktı sanki. Okunacaklar listesinin başında bulunan beş kitabı ve iki şiir kitabını aldı. Bugün fazlasıyla para harcamıştı ama umurunda olsun istemiyordu, değildi de. Kasadaki kadına iyi günler dileyip kapıdaki çanın çalmasını sağlayarak kitapçıdan çıktı.

Yorgun hissettiği için nehrin kıyısındaki parka giderek herhangi bir ağacın altına oturdu. Kitaplardan ilkini çıkararak sesli bir şekilde okudu.

"Müziği hayata değil, hayatı müziğe arka plan yapanlardandım."

Taehyung beğendiği cümlenin altını siyah bir kalemle çizdi.

"Ben de öyleydim."

Taehyung duyduğu tanıdık sesle yanındaki genç çocuğa baktı. O sırada Jungkook cümlesine devam etti.

"Sen geldin Taehyung. Seni hayatım, sesini müziğim yaptım. Belki biraz ileri gittim, özür dilerim. Ama yemin ederim, seni çok güzel sevdim."

Sonuna doğru kısılan sesi ve dolan gözleri ile kendisine bakan küçüğü kendine çekti Taehyung. Kollarını sımsıkı doladı koyu saçlı gencin boynuna. Jungkook buna biraz şaşırsa da daha sonra karşılık verdi. Bu onun tamamıylayaptığı ilk itiraftı. Taehyung'a açıklaması gereken şeyler vardı, şimdilik es geçmesi gereken şeyler...

-

-

-

-

-

Jungkook sınıftan çıktığı sırada çarptığı çocuğun Taehyung olduğunu fark edince gülümseyip selam verdi ama karşılık alamadı. Kendini görmediğini fark ederek seslendi fakat muhtemelen fazla dalgın olduğundan dolayı onu duymamıştı.

Bu şekilde dışarı çıkarsa sorun olacağından korktuğundan Taehyung'u küçük adımlarla takip etti. Kafeden sonra bir kırtasiye ve kitapçıya girmişti. Elindeki çantalar uzaktan çok da hafif durmuyordu ama Taehyung'un zorlanmadığını görebiliyordu. Sonunda yorulup bir parka oturduğunda geniş gövdeli ağacın ona göre arka yüzüne oturup, okuduğu kitabı dinledi. Daha önce okuduğu bir kitaptı bu ve neredeyse ezbere biliyordu. En sevdiği bölüme gelince kesilen sesle büyüğünü kontrol etme ihtiyacı duymuş ona dönmüştü. Altını çizdiğini fark edince gülümsedi ve o an içinden ne geliyorsa onu yaptı.

Doğru bir şey mi yapmıştı? Yoksa aceleci mi davranmıştı?

MystérieuxOù les histoires vivent. Découvrez maintenant