24. Bölüm | Final

4.3K 303 168
                                    

Salonda oturmuş orta sehpadaki dikdörtgen zarfa bakıyorduk. Ne onun ne de benim açmaya cesaretim vardı. Taehyung'un neden babasıyla ona zarf gönderdiğini bilmiyordum. Elini zarfa uzattıktan sonra iç çekip zarfı açtı. Korktuğu her halinden belli oluyordu. 

"Jae..." dedi kısık sesle. "Bunun içinde saç var."

Yerdeki kendinden desenli halıya diktiğim gözlerimi ona çıkardım. Gözleri dolmuştu, neredeyse ağlamak üzereydi. Gözyaşlarını tutmak için başını kaldırıp kirpiklerini kırpıştırdı. Bir şeyler anlamış olmalıydı fakat ne olduğuna dair en ufak fikrim yoktu.

"Onun saçları... Neden?" Şuursuzca izlediğim beden donuk bir şekilde parmak uçlarıyla dokunduğu saçları seviyor, aynı zamanda 'neden' diye sayıklamaya devam ediyordu.

Saçları masaya bıraktıktan sonra Taehyung'un yazmış olduğunu düşündüğüm mektubu çıkardı zarftan. Yavaşça, tane tane okudu, her kelimeyi ezberlemek istiyormuş gibi. 

"Jungkook... Neler oluyor?" Onun bu halini görmem ister istemez sesimin bitkin çıkmasını sağlamıştı.

"O.." Birkaç saniye bekledi. Bense onun gözlerine bakıyordum, kıpkırmızı olmuş ama ağlayamayan gözlerine...

Biraz kırışmış kağıttan başını kaldırıp bomboş gözlerle tam karşısına baktı. Baktı ama görebildiğini düşünmüyordum. Bilinçsiz hareketler sergiliyordu.

"Öl-müş." dedi içimi parçalayan iki heceyle. Ve tam da o saniyeden sonra çığlıklar atmaya başladı. Önüne gelen her şeye vuruyor, kırıyor, masanın üstündeki kitapları parçalıyordu. Olduğum yerde ellerimle kulaklarımı kapatmış ağlıyordum. Onun acı çekmemesi gerekiyordu. Ağlamaması, üzülmemesi... Taehyung'un ölmemesi gerekiyordu.

Kırdığı cam vazonun parçalarından birine gözü takıldığında amacını anladım. Olduğum yerden hızla kalkıp arkasından sarılıp çekmeye çalıştım. Ne kadar denesem de ona engel olamıyordum. Çırpınışlarım etki etmiyordu. Sonunda var gücümle çektiğim beden koltuğa yığılmıştı. Sakinleşmesi için yanına oturup saçlarını okşadım. O anda odanın içinde dağılmayan tek şeye, Taehyung'un saçlarına takıldı gözlerim. Jungkook uyuduktan sonra aldığım mektubu okumaya başladım. Daha ilk cümlesinden gözlerim dolmuştu bile.

Jungkook... 

Sevgilim, sana verdiğim sözü tutamadığım için özür dilerim. Aşkımızı ve seni saçlarımda saklamaya gücüm yetmedi. Çok istedim ama başaramadım. Senden beni affetmenden başka bir şey istemiyorum. Hakkım da yok zaten.

İkimizin başaramayacağını dile getirdiğimde bana söylediğin tek cümle "kalbinden bir şey istemiyorum, saçlarında sakla beni." idi. O an öyle güzel gelmiştin ki bana yüzünün her bir noktasına binlerce öpücük kondurmak istemiştim ama utandığım için yapmamıştım. Eğer bu duruma düşeceğimi bilsem hiç durmazdım.

Yoongi gözlerimin önünde o uçurumdan atladığı gün kendimi çok sorguladım. Bir insanı kendi canına kıymak isteyeceği kadar acıtmayı nasıl başardığımı, sana da aynısını yapabilme ihtimalimi... Göze alamadım Jungkook. Senin canını o kadar yakmayı göze alamadım. Gidişimin nedeni Yoongi değildi. Biraz bencilce gelecek belki ama sen yanımda olduğun sürece her şeyi atlatırdım. 

Buraya geldikten üç hafta sonra hastalığımın nüksettiğini öğrendim. Henüz senin yokluğuna dahi alışamamışken bununla tüm dünyam başıma yıkıldı.

Beni aramak için buraya dahi geldin.. Senden kaçtığım için üzgünüm ama beni görsen bırakmazdın. Yine de son kez seni görmemi sağladığın için teşekkür ederim.

Hoseok'la konuştuğumda ara ara seni gördüğünü, biraz zayıfladığını ve muhtemelen uyumadığından göz altlarının koyulaştığını söyledi. Eğer sana hasta olduğumu söyleseydim daha da kötü olacaktın. Bu yüzden dönmek istesem de dönemedim. Sonra sana iyi olduğumu göstermek için birkaç video çektim ve aralıklarla kanalıma yükledim. Birkaç arkadaş edindim. Benim için oldukça yorucuydu. Güçsüz düşmüş bedenim benim sana iyi olmamı kanıtlamak adına bana yardımcı olmuyordu. Sonralarda makyajla kapattım bedenimdeki morlukları. Saçlarım dökülmeye başladığında ise artık saklayamazdım.

Doktorlar bu andan sonra hastanede kalmam gerektiğini söylediğinde öleceğimi anlamıştım. Üzücü gibi de dursa öleceğim için üzgün değilim. Tanrı'dan fazla bir şey istememiştim. Sana olan aşkımın karşılığını vermen yeterliydi ve O bunu geri çevirmedi. Beni sevdiğin için o kadar mutluyum ki sana bunu anlatamam. 

Jungkook, sana veda edebilecek cümlelere sahip değilim. Veda etmek de istemiyorum zaten. Bir sonraki hayatımda seni bulacağım. Söz veriyorum, seni bulacağım ve seveceğim. Bunu sadece kısa bir ara gibi gör. 

Artık yanına gelemeyeceğimi düşünüp ağlama. Ben hep senin yanında olacağım. Üzüldüğünde saçlarını okşayacağım ki sakinleş, bunun işe yarayacağını ikimiz de biliyoruz. Mutlu olduğun zamanlarda seninle birlikte güleceğim. İleride başka birine aşık olduğunda hafif dolu gözlerle izleyeceğim seni. Yüzünden gülümseme düşmediği her an gülümseyeceğim. Eğer beni üzmek istemiyorsan üzülme, olur mu? 

Ve son bir şey... Sakın ben öldüm diye kendine zarar verme. Unutma ben bunun için Fransa'ya gittim. Eğer yaparsan, beni gerçekten çok üzersin. Kendimi affedemem Jungkook. Benim yüzümden ölemezsin. Mutlu bir hayatın, gelecekte seni teselli edecek bir eşin, arkadaşların ve belki de çocukların olacak. Bunlardan benim yüzümden vazgeçemezsin. Anlıyorsun değil mi?

Bana aşkı, sevgiyi, bir insan için kendinden vazgeçmeyi öğrettiğin içi teşekkür ederim, sevgilim. Seni seviyorum.

Kim Taehyung

SON

Bu hikayeyi sonuna kadar okuyup, beğenen herkese teşekkür ederim. Uzun süre boyunca sabrettiğiniz için ise tebrik ederim. Açıkçası ben yapamazdım.

Şimdiye kadar yeni bölümler yazabilmem için beni teşvik eden küçük'e, ayrıca oy verip, yorum yapan sizlerle veda etmek biraz zor. O yüzden bunu bir ara olarak görün. Bir sonraki hikayemde umarım yine birlikte oluruz.

Başta 'Tienimi tra i capelli' olan ismini değiştirdiğim bu kurgu konusunda bir final planım yoktu. Bu yüzdendir ki zorlandım ama beğendiğinizi umuyorum.

Jungkook'un güzel satırlarını ve Taehyung'un samimiyetini yansıtabilmişsem ne mutlu bana.

Hoşça kalın!

Via

MystérieuxHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin