11.Bölüm

10.9K 670 242
                                    

Okuldan sonra hemen koşarak eve gelmiş ve Uğuru beklemekten başka bir şey yapmamıştım. Ne konuşacağımızı düşünmekten aklımı kaçıracaktım ama neler söyleyeceğı ile alakalı hiçbir fikrim yoktu. Barışla samimi olmama sinirlenmeyeceğini biliyordum. O kadar şeyden sonra her halde saçma kanka kıskançlığını yapacak değildi.

Ben heyecandan evi turlarken zilin sesi ile hemen kapıya koşmuştum. Evet, beklediğim kişi sonunda gelmişti ve buda merakımı gidereceği anlamına geliyordu. Gülümeseyerek selam verdiğimde buz gibi sesiyle cevap verib içeri geçmişti. Kapıyı kapatıp hemen ardından salona geçtiğimde öylece salonun ortasında dikildiğini gördüm. Sanki ilk kez gelmişti bu eve. Yabancıymış gibi davranıyordu

"Otursana."

Yüzüne baktığımda tekleyen kalbim daha çok atmaya başlamıştı. Aşık olduğum o kusursuz yüzünde hiçbir duygu barındırmıyordu resmen. İşte bu Uğur bana çok yabancıydı. Onu hiç böyle görmemkştim daha önce.

"Fazla konuşmayacağım. Bugün yine Barışlaydın."

İç sesim 'seni kıskanıyor' diye bağırsa bile onu sesini bastırmayı başarmıştım.

"Aramız kötü olduğunda beni yalnız bırakmaz, biliyorsun."

"Bilmezmiyim? Hep damlar o. Fırsat bekler yanına yanaşmak için."

Kaşlarımı alayla havalandırdım.

"Abartmıyor musun?"

"Ne yaparsanız yapın, umrumda bile değil. Ben başka bir şey konuşmak için geldim."

İşte şimdi heyecan vücudumu tam anlamıyla ele geçirmiş durumdaydı. Kalbim hızla atarken, ellerim titremeye başlamıştı. Zorda olsa yutkunarak konuştum.

"Ne sorucaksın?"

"Barışla ne konuştunuz o kadar zaman?"

Sorusuyla yüzümde gülümseme belirmişti.

"Kıskandın mı?"

Bakışları sertleştiğinde ve aynı zamanda çenesi titremeye başladığında yanlış bir şey söylediğimi fark etmiştim ama artık çok geçti. Kelimler ağzımdan çıkmıştı bir kere.

"Alay mı ediyorsun lan sik kafalı?!"

Aniden bağırmasıyla sıçramıştım ama korktuğumu belli etmemeye çalıştım.

"Senin neyini kıskanacağım lan?!"

Yakamdan tuttuğu gibi sırtımı duvara itti. Acıyla inlerken yakalarımdakı elleriyle beni sertce sarstı.

"Barışa anlattın mı?"

Konuşursam sesimin titreyeceğini bildiğim için sadece sustum. Ama suskunluğum onu daha çok sinirlendirmiş olacak ki, beni kendine çekerek daha sert çarptı duvara. Sırtım acıyla sızlarken dudağımı dişledim acımı duymasın diye.

"Efe, söyledin mi dedim!"

Başımı hayır anlamında salladım. Artık direnmeye, konuşmaya gücüm kalmamıştı. Eğer yakalarımı bıraksaydı oracıkta yığılıp kalırdım.

Bana dahada yaklaşıp yüzüme doğru tıslayarak konuşdu.

"Barışa ve ya bir başkasına söylemeyeceksin bunu. Hiçkimseden duymayacağım, anladın mı? Eğer birisinden duyarsam çok fena yaparım."

Yine bir şey söylemedim, sadece gözlerimi aşık olduğum kahveringilerine kenetlemiştim ama orada bir sıcaklık göremiyordum. Sadece öfke, vücudumu yakacak bir öfke görüyordum.

Karnıma yediğim yumrukla iki büklüm kalmıştım. Bu kez kendimi durduramamıştım. Acıyla kısık sesle inledim. Çenemden tutarak kafamı yukarıya kaldırdı ve parmaklarıyla tuttuğu yeri sıkarak daha çok acı bahşetti.

"Bir şey söyle lan!"

Tüm gücümü topladım ve sadece iki kelime söylemeyi başardım.

"Seni seviyorum."

Çenemi bırakıp gözüme gelişi güzel bir yumruk atmıştı. Yumruğuyla beraber kahkaha atmaya başladım. Kahkahamla afallayan Uğura beklemediği anda bir yumrukta ben attım.

"Kimseye söylemedim. Sadece Gamze biliyor ve o da ağzını sıkı tutacak. Adın okulda dedikodu malzemesi olmayacak yani, merak etme. Sana zarar verecek bir şey yapmam."

Dudağının kenarında kanayan yeri baş parmağıyla sildikten sonra parmağına baktı ve dikkatini yeniden bana verdi.

"İyi olur. İkimiz içinde bu daha iyi. Sonuçta tuvaletlerde, kuytu köşe yerlerde sıkıştırılmazsın. Birazcık aklın varsa, kendini düşünüyorsan aptal aşıklar gibi her önüne gelene bu konuyu anlatmazsın."

Beni hala umursadığını hissetmek içimi ısıtmıştı. Kalbimin derinliklerinde var olan kıvılcım alev olup tüm vücudumu ısıtmaya yetmişti. Güneşim beni soğukta yalnız bırakmıyordu işte.

ÇaresizlikWhere stories live. Discover now