22.Bölüm

9.9K 600 147
                                    

Gözlerim yuvalarından fırlayacakmış gibi sonuna kadar açılmıştı. Her kesin ismini duymayı beklerdim ama Asu aklımın ucundan bile geçmemişti. Söyleyecek bir şey bulamadığım için öylece yüzüne bakıyordum.

"Ben gitsem iyi olur."

Konuşmasıyla şaşkınlığı üzerimden atıp hemen lafa atladım.

"Hayır, gitmene gerek yok. Konuşsak daha iyi olur bence."

Bir şey söylemeden olduğu yerde kaldı. Yüzüme bakmamak için gözlerini benden kaçırıyordu. Bu kadar gerilmesine anlam veremiyordum. Sonuçta arkadaştık ve bu konuları konuşmak en doğal hakkımızdı.

"Konuşulacak bir şey yok."

"Barış bir şeyleri saklamana gerek yok artık. Arkadaşız biz ve sen bana her şeyi anlatabilirsin."

Alt dudağını dişleri arasına alıp ezdiği zaman yüzünde gülümseme belirdi.

"Saklamıyorum bir şey. Kimi sevdiğimi sordun, bende söyledim. Ne konuşacağız bunun üzerine? Gerek yok."

Gözlerimi kısarak karşımdaki yüzü inceledim.

"Bana bu yüzden mi yardım ediyorsun?"

Kaşlarını çattığında yanlış bir şey söylediğimin farkına varmıştım. Ama her zaman olduğu gibi buna geç kalmıştım.

"Bunu mu anladın sen? Gerçekten bunu mu? Ben sana ne söylüyorum, sen ne anlıyorsun Efe? Götünden bir şeyler uydurma."

Yüzümdeki ifadeyle pişman olduğumu ona göstermek istedim ve açıkcası işe yaramışa benziyordu. Kaşlarının düğümü çözüldü ve yüzü eski haline geri döndü.

"Kendim için yardım etmiyorum sana. Sevdiğim kişinin mutluluğuna engel olacak bir şey yapmam zaten."

Söylediğiyle yaptığı bir birine uymadığı için kaşlarımı kaldırarak dikkatimi tamamen ona verdim. Yeni bir şey söylemesini bekledim ama konuşmadan öylece durmaya devam ediyordu.

"Bana yardım etmekle Asunun mutluluğunu engelleyeceksin ama farkında mısın?"

Ağzının sağ tarafa yukarı tırmandı ve yarım ağız gülümsemesiyle konuştu.

"Uğur seninle birlikte olursa zaten Asuyu sevmemiştir demektir. Bitmesi Asu için daha iyi olur. Sonradan daha çok üzüleceğine ilişkileri daha fazla ilerlemeden biter ve hayatına devam eder."

"Seninle mi?"

Yüzünün yine sinirle gerilmesinden pot kırdığımı anlamıştım. Bazen düşünmeden konuşuyordum. Pişman olmuyor değildim ama kendimi bildim bileli böyle olduğum için kendimi frenleyemiyordum.

"Benimle ya da bir başkasıyla."

"Sen aşık olduğuna emin misin?"

Yanaklarını şişirerek bıkkınlıkla nefes verdi.

"Ben böyle seviyorum. Bencilce sevmek bana göre değil."

Kimse kolaylıkla beni incitemezdi ama Barışın lafı kalbimi kırmaya yetmişti. Yüzümde anlamlandıramadığım ifadeyle bir süre onu izledim. Yüzündeki umursamaz ifadenin silinmeyeceğini anladığımda söyleyeceklerimi düşündüm.

"Ben bencilce seviyorum yani."

Kaşlarını tekrar çatdığında alayla gülümsedim.

"Ben öyle bir şey söylemedim."

"Ama ima ettin değil mi?"

Gözlerimi kısarak ona bakmaya devam ediyordum. Oda beni taklit ederek gözlerini kısdı.

"Seninle ilgili hiçbir şey ima etmedim.  Sadece soruna cevap verdim."

"Bencilce sevmek ne peki?"

Sanki benim sorularımdan bıkmış gibi kafasını salladı.

"Nereye varmak istiyorsun? Konu sen değilsin bile. Neden konuları sürekli kendi üzerine çekiyorsun?"

Kafamı geriye atarak sinirle kahkaha attım.

"Bencilce sevginin ne demek olduğunu soruyorum sadece. Bunun benimle ne alakası var? Sonuçta bencilce sevgini beni düşünerek söylememiştin, değil mi?"

"Biliyor musun bazen fazla... Boş ver."

Ne söylemek istediğini duymak istiyordum. Kesin kalbimi kıracak bir laf olacaktı ama ben onun benimle ilgili düşüncesini bilmem gerektiğini düşünüyordum.

"Fazla ne?"

Elini havada umursamazca salladı.

"Boş ver."

"Söyle işte, neden uzatıyorsunki?"

Dilini üst dişlerinin üzerinde gezdirdiği dudağından belli oluyordu. Kısa bir an gözlerini kapadı ve tekrar açarak bana baktı.

"Söylediğime üzülme, bu benim düşüncem sonuçta. Ben söyledim diye doğru olacak diye bir şey yok."

Sabırsızca konuştum.

"Artık söyleyecek misin?"

Kafasını yavaş hareketlerle salladı.

"Bazen fazla aptal oluyorsun."

Sadece bir cümle söyleyip susmuştu. Bu beni neden üzsün ki? Soruya cevap bulamadığım için kafamdaki sesi susturarak dikkatimi tamamen Barışa verdim.

"Neden?"

"Fazla aptalsın, çünki etrafında gelişen olayları anlamıyorsun bile. Uğur seni kör mü etti Efe? Gerçekten aklım almıyor!"

Sinirle bağırdığında yerimden sıçradım. Artık ciddi anlamda sinirlerimi bozmaya başlamıştı.

"Ne bağırıyorsun lan?! Ne körü? Konuyu neden Uğura getirdin şimdi? Onunla ilgili konuşan mı oldu?!"

Tek nefesde, bağırarak söyledim kafamdakileri.

"Konuyu her fırsatda Uğura getiren sensin Efe. Sana bir şey ima etmediğim halde ima etmişim gibi davranıyorsun ve söylemediğim bir şey için bana yükleniyorsun. Uğurdan başka kimseye inanmak istemiyorsun. Güvenmiyorsun kimseye, sadece Uğur var senin için."

"Bunu biliyordun ama."

Sinirle ellerini saçlarından geçirdi. Bu kadar sinirlenmesini bir türlü anlam veremiyordum. Sonuçta tüm bu söylediklerini en başından biliyordu.

"Uğurun seni umursadığı yok! Kendini küçük düşürmekten başka bir bok yapmıyorsun. Sen onunla konuştuktan sonra üzüldüğün halde adam gülerek Asuya gidip sarıldı. Senin kırılman, nasıl hissettiğin umrunda bile değil! Onun böyle biri olmasına rağmen hala onu savunman sinirime dokunuyor."

Söyledikleri tokat gibi yüzüme çarpmıştı. Bunların hepsi gerçekmiydi yani? Eğer gerçekse, ben ne zaman bu kadar kör olmuştum?

ÇaresizlikWhere stories live. Discover now