Özel bölüm 2

7K 373 35
                                    

"Barış?"

Kapının açılmasından onun geldiğini biliyordum ama yinede her zaman onun olduğun teyit etmekten asla vazgeçemiyordum. Galiba bu benim değişmez bir huyum olmuştu artık.

"Benim."

Sesindeki durgunluk dikkatimi çektiği için hemen yattığım kanepede dikleşerek oturmaya çabaladım. Hastalık yüzünden bedenim yorgun olsa bile oturmayı başarmıştım.

"İyi misin?"

Odaya girmesiyle moralsiz yüzü karşılamıştı ilk beni. Ne olduğunu gerçekten merak etmeye başlamıştım artık. Barış benim meraklı bakışlarımı ve sorumu umursamadan yanıma oturdu ve hiçbir şey söylemeden usulca dudaklarını alnıma bastırdı. İşte o an istemsiz bir şekilde gözlerim kapanmıştı.

"Ateşin yok."

Burnunu saçlarımın arasına daldırdığında tamamen mayışmış bir şekilde söylediğine kafamı salladım.

"İyisin, değil mi?"

"Ben iyiyim, yarına tamamen iyileşirim. Asıl sana ne oldu?"

Beni kolları arasına alarak kafamı göğsüne bastırdı.

"Bir şey yok. Sadece tüm gün aklım sendeydi. Derslerede yoğunlaşamadım. Hasta olduğun için aklımdan çıkmadın."

Sesinden gülümsediğini anladığımda başımı göğsünden kaldırarak yüzüne baktım. Yüzündeki keyifsiz ifade yerini tebessüme bırakmıştı. Bu halini daha çok seviyordum. Elimi yanağına koyarak parmağımla okşadığım sırada elimi yakalayarak dudaklarına götürdü ve avuç içimi öptü. Yaptığıyla daha fazla kendimi durduramamış dudaklarımı dudaklarına bastırmıştım.

"Hasta hasta öpmemem gerekiyor ama sen kaşındın."

Kaşlarını kaldırarak gözlerini gözlerime kenetledi. Dudakları yukarı kıvrılmış bir şekilde beni davet ediyordu sanki. Yeniden dudaklarımızı birleştirdiğim sırada beni kanepeye tekrar yatırarak üstüme çıktı ve öpüşü istediği şekilde derinleştirdi. Elimi saçlarının arasına daldırdığım sırada boğuk bir şekilde inleyerek kendini bana bastırdı. Elini vücudumda gezdirmeye başladığında ise istemesem bile dudaklarımızın ayrılmasına ve alınlarımızın birleşmesine neden oldum.

"Burnum tıkalı, nefes alamıyordum."

Nefes nefese söylediğim şeye gülerek burnumu öptüm.

"Nefesimi kesiyorsun demiyorsunda."

Omuzuna hafif bir şekilde vurduğum sırada elini bedenime sararak vücudunu üstüme bıraktı. Dersten gelirken yorgunluktan kendini üstüme bırakan Barış her zaman favorim olmuştu. Elimi saçlarından çekmeden okşamaya devam ettiğim sırada mırıltıli bir şekilde konuştu.

"Tüm hayatımı böyle geçirebilirim."

"O zaman sevişemeyiz."

Gülerek söylediğim iğrenç şakanın cevabını belimin cimciklenmesiyle almıştım.

"Hiç romantik değilsin."

"Ben mi romantik değilim? Hadi lan ordan."

Başını göğsümden kaldırarak yüzüme odakladı bakışlarını.

"Bunu tartışmayalım bile."

"Tüm gün bir şey yemedim ben, seni bekledim. Bir şeyler yapsana."

Konuyu daha fazla uzatmadan değiştirmek benim açımdan çok daha iyiydi. Romantik olmadığım konusunda haklıydı ve bu sohbetin sonunda kaçınılmaz bir şekilde benim haksız çıkacağım aşikardı.

Koltuğun başında destek alarak ayaklandığında her zaman yaptığı gibi şikayetlenmeye başlamıştı.

"Seninle neden aynı eve çıktımki ben? Şimdi ne güzel annem yemek yapmıştı."

Yanımdaki yastığı kafasına fırlattığım sırada arkası bana dönük olduğu için bunu fark etmemiş ve yastığı kafasına yemişti.

"Ulan hem sana yemek yapıyorum, hem yastığı kafama yiyorum."

Yastığı hasta olduğum için bana atmak yerine koltuğun üzerine bırakmış ve kötü bakışlarını bana atmayı ihmal etmemişti.

"Ben hastayım ama. Nasıl yemek yapayım?"

Kaşları alayla havalandı.

"Sanki hasta olmadığın zamanlar yemek yapıyorsun."

"Bulaşıkları yıkıyorum onun yerine."

Şirin gülümsemeyi yüzüme yerleştirmemle hemen kendini üzerime atmış ve eski pozisyonuna geri dönmüştü.

"Hiçbir şey yapmasan bile yine seninle ayrı eve çıkardım."

Dudaklarımı saçlarına daldırarak derin bir öpücük bıraktım. Barış benim tartışmasız cennetimdi. Onunla geçen her saniye Tanrının bana bahşettiği bir hediyeydi.

"Seni seviyorum."

Burnum tıkalı olduğu için acayip sesimle çıkan iki kelimeye gülümsedi.

"Ben de seni seviyorum."

Bir şey söylememe izin vermeden üstümden kalktı ve mutfağa doğru yürümeye başladı.

"Ben de seni seviyorum ama duş al önce. Leş gibi kokuyorsun."

Kısık gözlerle ona baktığım sırada gülerek konuştu.

"Hasatasın ,o yüzden duş almadın. Anladık."

Efe ve Barış'ı özledim, o yüzden pek bir anlamı olmayan saçma sapan bir bölüm yazdım. Siz çok takılmayın😂

Seviliyorsunuz❤

ÇaresizlikOù les histoires vivent. Découvrez maintenant