30.Bölüm

9.7K 576 401
                                    

İlk kez birinin yanında tamamen kendim olmuştum. Daha önce kendimle baş başa kaldığımda bile bu kadar rahat hissetmemiştim kendimi. İlk kez birinin yanında hıçkırıklara boğularak ağlamıştım. Ben ilk kez birine tam anlamıyla güvenmiştim galiba.

Hala sarılı bir şekilde oturuyorduk. Barış beni sakinleştirmek için sırtımı yavaş hareketlerle sıvazlıyordu. İçimdeki acının en can alıcı kısmı göz yaşlarımla aktıktan sonra başımın içindeki muazzam bir ağrıyla Barışdan ayrıldım. Yüzündeki hafif tebessümle bana bakıyordu. Gözlerindeki kızarıklık ve kipriklerinin nemli oluşu onunda benimle birlikte ağladığını belli ediyordu. Aslında buna pek ağlamak denilmezdi. Sadece benimle birlikte gözlerinden yaşlar akmıştı. Çünki ne bir hıçkırık, ne bir ses, ne de nefesinin hızlandığını hissetmiştim.

"Azda olsa rahatladın mı?"

Sorusuyla gözlerimi kapatıp içimdeki alevin ne derece dindiğini ölçdüm. Kalbimde Uğurun bıraktığı alev hala yerini koruyordu ama göz yaşlarım sanki biraz bile olsa yangının karşısını almıştı.

"Kafamın içinde hissettiğim boşluk dışında iyiyim."

Söylediğimle yüzündeki hafif tebessüb genişlemişti.

"Artık uyu istersen. Bu boşluk uyumadan geçmez."

İşte bu teklife hayır diyemezdim. Çünki fazla yorgun hissediyordum. Kafamı olumlu anlamda yavaş hareketlerle sallayarak ayağa kalktım ve Barışında yatağımdan kalkmasını bekledim. Bunu anlamasıyla hemen ayağa kalkarak yatağa yerleşmemi izledi.

"Artık git istersen."

Kaşlarını çatarak uyumaya çalışan bana baktı.

"Saçmalamada uyu sen. Ben buradayım bu gece."

İtiraz etmek hiç cazib gelmediği için bir şey söylemeden gözlerimi kapattım.

Yarına başımda müthiş bir ağrıyla uyanmıştım. Bu ağrı diğer ağrılardan çok daha şiddetliydi. Gözlerimi açmaya çalışmam ise tam bir hüsranla sonuçlanmıştı. Gözlerimdeki yanma hissi açmama engel oluyordu. Tekrar inat ederek gözlerimi açtığım zaman ise sanki yüzlerle iğneyi aynı anda gözlerime batırmaya başlamışdılar.

Acıyı umursamamaya çalışarak saate baktığımda her zaman kalktığımdan daha erken uyandığımı fark ettim. Barışın dün burada kalacağını hatırladığım zaman etrafa baktım ama odada olmadığını gördüm. Banyoda olduğunu düşünerek ayağa kalkıp koridorun sonundaki kapıya doğru yürüyüp orada olub olmadığını öğrenmek için kapıyı tıklatdım. İçeriden hiçbir ses gelmeyince yine tekrar ettim ama yine onun orada olacağını belirten bir ses gelmemişti. Kapı kulpunu indirdiğim zaman kilitli olmadığını fark ettim. Hemen kapıyı açarak kafamı içeri soktum ama banyo boşdu.

Uykunun verdiği mahmurlukla ayaklarımı sürükleyerek salona gittiğimde kanepede uyuyan bir Barışla karşılaştım. İki büklüm bir şekilde öylece yatıyordu. Kanepenin hiç rahat olmadığını bildiğim için yüzümü memnunsuz bir şekilde ekşitdim.

Barışın altında kalan kolu kanepeden sarkmıştı ve yerde, halının üzerinde çocukluk fotoğrafım olan çerçevenin olduğunu fark ettim.

Sessizce ona doğru gelip eğilerek çerçeveyi elime aldım. Tam kalkacağım sırada çerçeve elimden düşerek hızla yere çakıldı. Tabiki sesin etkisiyle Barış aceleyle gözlerini açarak ayağa fırladı.

"Ne oldu? İyi misin? Bir şey mi oldu?"

Endişelendiği her halinden belliydi. Gözlerini pörtleterek bana bakmasına gülmeden edememiştim. Bakışlarımla yerdeki kırılmış çerçeveyi işaret ederek konuştum.

ÇaresizlikWhere stories live. Discover now