×OTUZ ALTINCI BÖLÜM×

84 6 5
                                    

Bu bölüm hem üzülüp, hem sevineceğin hem de deliye döneceğiniz bir bölum olacak. Yine uzun zaman oldu biliyorum ama yoğun bir dönemdeyim. Anca oturup doya doya yazabildim. Herneyse. Hobidik dolu okumalar!♡

× × ×

''Özür dilerim Denizkızı.''

Arkama dönmeye cesaret edemiyordum. Dönsem de ne diyecektim ki? Yaptığım şakayla yaranı deştiğim ve bunun üstüne de sana bağırıp, çağırıp evden sinirle çıktığım için özür dilerim, mi? Karşılaşacağım manzaradan her ne kadar korkuyor olsam da arkamı dönerek Berkhan'a bakmaya başladım. Kapının önüne sinmiş, dizlerini kendine çekip kafasını dizlerine gömmüş ağlıyordu. Koşarak yanına ilerleyip dizlerimin üstüne çöktüm ve mahçup bir şekilde, ''Berkhan.'' dedim. Pozisyonunu bozmayıp aynı şekilde durmaya devam edince elimi omzuna koyup, ''Özür dilerim. Çok ama çok özür dilerim. Ne olur kafanı kaldırıp bana bak.'' desem de bir şey değişmedi.

''Berkhan, lütfen kafanı kaldırıp bana bak.''

''Kaldıramam. Beni bu halde görmeni istemiyorum. Git, lütfen.''

''Gidemem. Hadi kaldır kafanı.''

''Yapamam.''

''Yapabilirsin. Hem hobidik, hobi dobi kokkiyi bu halde görse ne olacak ki? Ne varmış halinde? Hadi kaldır kafanı. Yoksa içimdeki hobidik canavarını çıkarıp kafanı patlatırım.''

''Yapacağını biliyorum. O yüzden git diyorum ya.''

''Gitmeyeceğimi de biliyorsun o zaman. Hadi Deniz, bana bak lütfen.''

Elimi omzundan koluna indirdim. ''Lütfen.''

Israrlarıma dayanamayacak olacak ki kafasını yavaşça kaldırıp bana bakmaya başladı. Göz bebekleri büyümüş ve gözünün beyazı kıpkırmızı olmaya başlamıştı.

''Aferin benim manyak hobidiğime. Bak, çok zor değilmiş.''

Bir şey demeyip tebessüm etmeye çalışsa da başaramadı. Ellerini tutup gözlerinin içine bakmaya başladım.

''Hatırlıyor musun acılarımı denize anlattığım günü? Sen söylemiştin bana yapmam gerektiğini hani.''

Başını sallayıp, ''Evet.'' dedi.

''Şimdi ben de senden acılarını buluta anlatmanı istiyorum. Bırak içinde taşımaktan yorulduğun acılarını, buluta. Bırak senden alıp çok uzaklara götürsün.''

Gözlerimin içine derin derin bakıp bakışlarını buluta çevirdi.

''Biliyor musun dedemle bulutları izlemeyi çok severdik. En son onunla birlikte oturup uzun uzun seyretmiştik. Zaten ondan sonra da uzun uzun oturup seyretmedim. Dedemi çok severdim. Ona da çok bağlıydım. Bizimkilerin sürekli çalışmasından dolayı vaktimin çoğunu dedemle takılarak geçirirdim. Gerçekten hayat dolu, örnek alınacak bir insandı. Babaannem amcamı doğururken doğum da ölmüş. Onu hiç tanıyamasam da dedemin anlatışıyla tanımış kadar oldum. Dedemin babaanneme olan aşkını görseydin imrenirdin. Herneyse. Sürekli vakit geçirdiğim, güzel zamanlar geçirdiğim dedem değişmeye başladı. Artık benimle çok fazla konuşmuyor, konuşsa da tersliyordu. Sadece davranışlarında değil hareketlerinde de bir değişiklik vardı. Bazen bir şeyleri tutamıyor, düşürüyordu. Yürümesinde tuhaflık vardı. Bir şeyler olduğunu hissediyordum. Hatta birkaç kere hastaneye gitmeye teklif ettim ama hepsinde tersledi. Sonra bir gün bayılıp yere yığıldı. Hemen hastaneye götürdük. Testler, mestler yaptılar. Sonra Doktor annem ve babamı odasına çağırdı. O zaman bir şeylerin yolunda gitmediğinden kesin emin oldum. Doktor beni içeri almasa da kapıyı dinledim. Dedem beyin tümörünün son evresindeymiş. Böyle davranmasının sebebi hep hastalığındanmış. Bu son evrede çoğu zaman tedaviler zorlayıcı olur ve yanıt vermezmiş. Zaten vermedi de. 3 ay sonra... 3 ay sonra öldü. Dedem gözümün önünde eriyip giderken ben hiçbir şey yapamadım. O... gözümün önünde giderken ben bir şey yapamadım Denizkızı. Bir şey...''

 İLANİHAYE Where stories live. Discover now