×OTUZ YEDİNCİ BÖLÜM×

84 3 2
                                    

Sevgililer gününde bölüm atan ama bölümün sevgililer günüyle alakası olmayan bir yazan yapmışlar. Neyse canım seneye yazarız. -Yazmadı.- Ve tekrar neyse. Ben en iyisi susayım siz okuyun. Keyifli okumalarr!

- - -

 "Gelecekteki Ben'e selam. Bugün deden ile birlikte video çekeceğini unutma. Zaten unutmayacağını biliyorum ama yine de söyleyeyim istedim. Her neyse. Gelecekteki ben, eminim ki bunu şu an dedenle gülerek izliyorsundur."  

Yüzümde solan gülümsemenin yerini hüzün almıştı. Karşımda 14-15 yaşlarında kameraya umut dolu gözlerle bakan, gerçeklerin farkında olup acı çekse de gülümsemesinden ödün vermeyen bir çocuk vardı ve bu çocuk Berkhan'dı. 

''Hey yaşlı kurt! Kameraya el salla bakalım! İşte böyle! Videomuza geçiş yapmadan önce senden gelecekteki torununa ve gelecekteki kendine küçük bir mesaj bırakmanı istiyorum. İlk önce sen mi başlamak istersin yoksa ben mi? Pekala. İlk ben başlayayım.''

Videoyu kapatmak istiyordum ama kapatamıyordum. Boynum hariç bedenim kaskatı kesilmişti sanki. 

''Gelecekteki ben, bu videoya gülerek başladığınızı biliyorum ama yanında duran yaşlı kurta sımsıkı sarılmanı ve ona her şey için teşekkür etmeni istiyorum-''

Gözümden firar etmeye başlayan yaşlarla videoyu izlemeye devam ediyorken birden biri elimdeki kumandayı hızla çekti ve aynı hızla videoyu kapattı. Videoyu kapatan kişinin Berkhan olduğunu biliyordum.

"Böyle kaba bir şekilde alıp kapattığım için üzgünüm ama bu videoya dair bir şey duymak ve görmek istemiyorum." dedi sakin ve üzgün bir ses tonuyla.

Elindeki kumandayı masaya bırakıp bana bakmaya başladı. Gözlerinde bana dair bir kızgınlık yoktu ama ben yine de yapmış olduğum hatadan dolayı suçluluk duygusu hissederek, suçlu dolu gözlerle Berkhan'a bakmaya başladım.

''B-ben öz-özür dilerim. Televizyonu açacaktım a-ama hangi kumanda olduğunu bi-bilmiyordum. B- ben bilerek açmadım. Gerçekten ben... izlememem gerekiyordu biliyorum.'' diyerek ne dediğimi bilmeden konuşmaya çalıştım.

''Be-berkhan özür dilerim. B-ben gerçekten bilerek-''

Berkhan dizlerinin üstüne çöküp önümde durdu ve ellerimi tutup, ''Şşşt. Sakin ol Denizkızı'm.'' dedi. Eğilerek ona sımsıkı sarıldım ve ağlamaya devam ettim. Şu an benim ona destek olup ağlamamam gerekiyorken o beni sakinleştiriyordu.

''Ağlama. Seni suçladığımı düşünüyorsan suçlamıyorum. Senin bir suçun yok. Kendini suçlu hissetme, olur mu?''

''Hayır, suçum var. Benim yüzümden ikinci kez yaran kanıyor.  Benim yüzümden ikinci kez acı çekiyorsun.''

Benden ayrılarak, ''Bak bakalım bir bana. Bak yüzüme.'' dedi. Dolu dolu gözlerle başımı kaldırdım.

''Senin suçun yok. Bir şeyi bilmiyordun. Benim sana söylemem gerekiyordu. Burada bir suçlu varsa o da benim. Ayrıca yara, hep yaradır. Sen bir şey yapsan da yapmasan da kanar. Her zaman kanar. Sadece iki durumda kanamaz; birincisi yaranın zamanla kabuk bağlaması, ikincisi yarana merhem olan biri. Sen ikinci durumda olan kişisin. Yaralarımı kanatmıyorsun; yaralarıma merhem oluyorsun. O yüzden hobidik kız, ağlamıyorsun ve hobidikliğine yakışır bir şekilde gülümsüyorsun.'' diyerek elinin tersi ile gözyaşlarımı sildi ve gülümsedi.

''Gülmemeye devam edersen eğer gıdıklayacağım.''

Tebessüm edince, ''İşte böyle.'' dedi.

Gözlerinin içine derin derin baktım. Orada yaralı bir çocuk vardı ama o yaralı çocuk o kadar çok güçlüydü ki. O çocuğun güçlü oluşunun en büyük kanıtı tam da bu andı.

 İLANİHAYE Where stories live. Discover now