ÇOK GÜZELSİN

2.5K 554 320
                                    

"Derin mi, neden Derin?" diye sordum. Ses tonum titrese de belli etmemeye çalıştım.

"Sana bakınca gördüğüm şey bu." Derin kelimesinin bende çağrıştırdıkları bir bir aklıma geliyordu.

Yüzeyi olmayan karanlık dipler.. Sisli, derin boşluklar.. Büyük duvar dipleri.. Öbek öbek olmuş, gerisi ya da ilerisi olmayan, puslu çukurlar...

Düşüncelerimde ki derinin anlamı bunlardı hatta daha fazlası. Bana bakınca bunları mı görüyor? İçimden Yaman'a "bendeki Derini görsen bu ismi koymazdın, çoktan duvar dibine oturmuş ağlayan beni de görüyor musun?" demek geçse de boş verdim.

"Tamam." Dedim yine de bu ismi sevmiştim. Yaman için Derin kelimesinin anlamını tam soracakken,

"Acıktın mı?" dedi. Evet anlamında kafamı salladım, lafı değiştirmek istiyordu.

"Tamam kahvaltı yapalım önce duş almalıyım." Üzerimden atlayarak yataktan indi. Birden değişen Yaman'a şaşırsam da bende kalktım.

Şömine yanmıyordu ama içerisi soğuk değildi. Belki mutfakta bir şeyler hazırlaya bilirdim. Yamanın ne tepki vereceği belli olmadığı için onun gelmesini beklemeye karar verdim.

Pencere önüne oturup dışarıyı izledim. Yavaş yavaş inen kar taneleri rüzgârın savuruşuyla dans eder gibi döne döne uçuşuyorlardı. Rüzgâr, hangi yöne isterse o yöne savuruyor, yere düşenler ise kurtulmuş gibi bir daha kalkmıyordu. Soğuktu dışarısı, sert esen rüzgârın çıkardığı uğultuyu duyabiliyordum. Değişen tonlarda, ıslık çalar gibi uğultuları dinlerken, açılan kapı sesiyle birden sıçradım. Yaman banyodan çıkıp odasına geçmişti. Kalınlaşan ve korkutucu tona geçiş yapan uğultular, korkularımı da tetikliyordu. Daha fazla duymamak için kalkıp banyoya gittim. Yaman'ın şampuanı ya da duş jelinin kokusu sarmış banyo, hala buhar olsa da her yer temizdi. Elimi yüzümü yıkayıp uzun saçlarımı taradım. Görüntüm hoşuma gitmişti. Aynada Yaman'ın bana bakınca gördüğü şeyi görmeye çalıştım. Gözlerimde az önceki korkmuşluğumun dışında başka bir şey görememiştim. Yaman lafı geçiştirse de bir yolunu bulup ondaki derin kelimesinin anlamını soracaktım. Üstümdekilerle yattığım için bugün tekrar bunları giymek zorundayım. Kirli sepetini açtığımda çıkardığım pijamalar ve birkaç tane daha Yaman'ın kıyafetleri vardı. Sadece pijamaları alarak bol gelen pantolonu çekiştirip dışarı çıktım.

Koyu gri eşofman takımı giymiş Yaman, mutfakta domates kesiyordu. Mutfak bölümüne geçmeden tam giriş kısmında durup,

''Bunları makinede yıkayabilir miyim?'' dedim. Önce yüzüme ardından ellerime hızlı geçiş yapan bakışlarla,

''Yıkayabilirsin tabi'' dedi elindeki bıçakla makinayı göstererek.

''Senin de var, istersen onlarda yıkansın'' sorduğum sorunun cevabını beklerken mutfağa girmiş içi boş makineye pijamaları atıyordum.

''Hayır, odamda da var onlarla birlikte sonra hallederim. Deterjan kenardaki dolapta'' dedi.

''Tamam'' dedim. O kıyafetleri belki de çöpe falan atmıştı. 

Deterjanı koyup başlat yazan düğmeye bastım. Su almaya başlayan makineyi bırakıp anlamamış ya da umursamamış gibi yanına gidip,

"Yardım etmek istiyorum'' dedim. Eliyle masayı işaret edip,

"Hazır." dedi.

"Omlet... peynirli yapabilirim." Bir şeyler yapmak istiyordum. Birden ağzımdan çıkıverdi. Belki de sevmiyordu? Doğradığı domatesleri masada boşluk kısma koydu. Kapaklardan birini açarak tavayı çıkardı. Buz dolabından aldığı peyniri ve yumurtaları tavanın yanına koyup,

DERİNWhere stories live. Discover now